Natüralizme Karşı Evrimsel Argüman- Alvin Plantinga


Benim genel tezim: bilim ve din arasında yüzeysel bir çatışma fa-kat derin bir uyum; naturalizm (tabiatçılık/doğacılık) ile bilim arasında ise yüzeysel bir uyum fakat derin bir çatışma vardır. … Naturalizm ve  bilim arasındaki yüzeysel uyuma rağmen—bilimin naturalizmi ima ettiği veya desteklediği veya onayladığı veya onunla iyi uyuştuğu an -lamına gelecek bütün iddialara rağmen— ben bilim ve naturalizmin gerçekte hiçbir şekilde birbirlerine uymadığını ileri süreceğim. Ger -çek şu ki naturalizm ve bilim arasında derin bir rahatsızlık, derin bir  uyumsuzluk ve derin bir çatışma vardır.

1.  Yüzeysel Uyum
Sanırım naturalizm ve bilim arasında (en azından) yüzeysel bir
uyumun bulunduğunu kanıtlamaya girişmek gerçekten gerekli değil -dir; naturalizmin başrahipleri, yeterince yüksek sesle bunun tellallığını
*
 
 Bu makale, yazarın  Where the Conflict Really Lies: Science, Religion, and Naturalism
(Oxford: Oxford University Press, 2011) isimli kitabının Part IV Chapter 10’in kısmen
modifiye edilerek tercüme edilmiş halidir.

yapıyorlar. Naturalistler (tabiatçılar) bilime bağlılık andı içerler; kendi
flamalarını bilimin direğine çivilerler; tıpkı kendini bayrakla sarma -layan bir politikacı gibi kendilerini bilim örtüsüyle sarıp sarmalarlar.
Onlar, naturalizmin, “bilimsel dünya görüşünün” parçası olduğunu,
modern bilimin gelişiyle doğa-üstücülüğün (supernaturalism) bir hu -rafe doku olarak faş olduğunu –belki bilim öncesi çağda makbul ve
hatta anlamlı olduğunu, ama şimdi artık geçerli olmadığını— kendi -lerinden emin bir şekilde iddia ederler. Burada özellikle büyüleyici bir
tabir, [kullanılması] mecburi olan “şu anda bildiğimiz üzere” 1 ifadesi -dir: daha önce cehalet ve hurafe içerisinde debelenip duruyorduk, fa -kat şimdi, bilim sayesinde nihayet hakikati biliyoruz.
Ancak, bütün bunlar bir hatadır ve üstelik kocaman bir hatadır.  Naturalistler, normalde, neden bilimin naturalizmi garanti ettiğini
veya desteklediğini düşündüklerini açıklamazlar; onlar, genellikle,  sadece olguyu ilan etmekle yetinirler. Ve normalde onların ilan ettik -leri şey, mesela kuantum mekaniğinin veya genel izafiyetin veya ele -mentlerin periyodik tablosunun değil de Darwin’in, teizmi ve tabiat-üstücülüğü tahtından indirdiğidir. Müteveffa Stephen J. Gould’a göre,
“Darwin’den önce, bizi cömert bir Tanrı’nın yarattığını düşündük”;  fakat şimdi, Darwin’den sonra farkına vardık ki “hiçbir müdahil ruh,
tabiatın gidişatını sevgiyle gözetlemiyor …” George Gaylord Simpson  da önergeyi desteklemektedir: İnsan, planda olmayan, amaçsız ve ta -bii bir sürecin neticesidir.
2 Ancak bu, zihinsel bir keşmekeşin neticesidir –yani kılavuzlu ve  kılavuzsuz evrim ( guided and unguided evolution) arasındaki, ciddi
bilim ile felsefi veya teolojik eklenti arasındaki keşmekeşin. Kısaca
özetleyeyim: Bilimsel evrim teorisi, bu haliyle, Tanrı’nın, amaçladığı  hedeflere ulaşacak bir tarzda evrimin seyrine rehberlik edip düzenle -diği, onu planlayıp yönettiği düşüncesiyle tamamen bağdaşmaktadır. Belki O, doğru mutasyonların doğru zamanlarda ortaya çıkmasına se-bep olmakta;
3 belki belli bir popülasyonu yok olmaktan muhafaza et-mekte; belki O, birçok başka şekillerde faaliyette bulunmaktadır. Bu
sebeple, bir tarafta bir bilimsel teorimiz var; diğer tarafta da şu iddia
var: evrimin seyri herhangi bir kimse tarafından yönlendirilmemekte,   yönetilmemekte veya düzenlenmemektedir; o, hiçbir teleoloji sergile -mez; kördür ve ileriye dair öngörüsü yoktur; Dawkins’in dediği gibi,
onun muhayyilesinde ( its mind’s eye) bir amaç veya hedef yoktur, zira
onun muhayyilesi yoktur. Ancak bu iddia, rahatsız edici derecede gıcırtılı duyurusuna rağ-men, bu haliyle bilimsel teorinin bir parçası değildir; daha ziyade,
metafiziksel veya teolojik bir eklentidir. Bir tarafta bilimsel teori bu-lunmakta; diğer tarafta ise sürecin kılavuzsuz olduğunu söyleyen me -tafiziksel eklenti. İlki, günümüz biliminin bir parçasıdır ve günümüz
biliminin herhangi bir koluna haklı olarak tanınan saygıyı hak etmek -tedir; fakat ilki, teizmle tamamen uyumludur. İkincisi naturalizmi
destekliyor, tamam, ama bilimin bir parçası değildir ve bilime haklı  olarak tanınan saygıyı hak etmiyor. Bu ikisinin birbiriyle karıştırıl -ması—yani bilimsel teorinin, o eklentiyi buna iliştirmenin sonucuyla  karıştırılması, bu haliyle evrimin kılavuzsuz evrimle karıştırılması—
saygıyı değil, küçümsenmeyi hak etmektedir. Gerçek şu ki bilim, teizmle naturalizmden çok daha iyi uyuşur. Her
şeyi hesaba katarsak, teizm bilime karşı naturalizmden çok daha fazla  misafirperverdir, ona çok daha iyi bir yuvadır. Gerçekten de “bilimsel
dünya görüşü” diye adlandırılmayı hak eden teizmdir, naturalizm değil.


2. Derin Çatışma
Burada, bu düşünme şeklini daha da ileri taşıyacağım. Naturalizm
ve bilim arasındaki yüzeysel uyuma rağmen —bilimin naturalizmi
ima ettiği veya desteklediği veya onayladığı veya onunla iyi bağdaş -tığı fikrine yönelik bütün iddialara rağmen— bilim ve naturalizmin
gerçekte hiçbir şekilde birbirlerine uymadığını ileri süreceğim. Ger -çek şu ki naturalizm ve bilim arasında derin bir rahatsızlık, derin bir
uyumsuzluk ve derin bir çatışma vardır. Naturalizm ve evrim arasında
–ve dolayısıyla da naturalizm ve bilim arasında— derin ve kapanmaz
bir çatışmanın olduğunu savunacağım. 4 Benim kavgam, kesinlikle bi  limsel evrim teorisiyle değildir. Bu argüman, kılavuzsuz evrimin, gü -venilir inanç-üreten yeteneklere sahip yaratıklar üretemeyeceği so-nucuna varmak için geliştirilen bir argüman da değildir;
5 kılavuzsuz  evrimin, [bu tür varlıklar] üretebileceğinden çok kuşkuluyum; fakat,
“üretemezdi” ifadesi, benim argümanımda ne bir öncüldür ne de so -nuç. Dahası, benim argümanım, naturalizmin yanlış olduğuna elbette inanmama rağmen, naturalizmin yanlış olduğu sonucuna ulaşmak için kurulan bir argüman da değildir. İleri süreceğim şey, naturalizmin, çağdaş bilimin ana direklerinden  biri olan evrimle çatışma içinde olduğudur. Ve söz konusu çatışma, her
ikisinin de doğru olamayacağı şeklinde ortaya çıkıyor değildir (çatışma,  aralarında bir çelişki olduğu düşüncesi değildir); çatışma, daha ziyade, insanın her ikisini de [aynı anda] makul bir şekilde kabul edemeyece -ğidir. Analoji ile anlatırsak: ben, hiçbir inancın olmadığına veya hiç
kimsenin doğru inancının olmadığına veya benim inançlarımın hep -sinin yanlış olduğuna, makul bir şekilde inanamam. Bu şeylerin hepsi mümkündür, fakat ben makul bir tarzda onlara inanamam. Aynı şe-kilde, bir kimsenin hem naturalizme hem de bilimsel evrim teorisine makul bir tarzda inanamayacağını ileri sürme niyetindeyim. Eğer be-nim argümanım geçerli ve ikna edici ise, bundan çıkan şudur: natu -ralizm ve evrim arasında derin ve ciddi bir çatışma, dolayısıyla da na -turalizm ve bilim arasında derin bir çatışma bulunmaktadır. İmdi, mevcut haliyle naturalizmin bir din olduğu açık değildir. Din  kavramının çeperleri etrafında, naturalizmin oraya ait olup olmadığının
belirsiz kalmasını sağlayacak yeterince muğlâklık vardır. Fakat natu -ralizm gerçekten de bir dinin ana işlevlerini yerine getirmektedir: bir  ana/üst söylem (master narrative) öneriyor, derinlikli ve önemli insanî soruları cevaplıyor. Immanuel Kant, üç büyük insanî soru belirlemiş -tir: Tanrı diye bir zat var mı? Biz insanlar anlamlı bir özgürlüğe sa -hip miyiz? Ve biz insanlar ölümden sonra hayat ümit edebilir miyiz? Naturalizm, bu sorulara cevap vermektedir: Tanrı yoktur, ölümsüzlük  yoktur, ve hakiki özgürlük davası, en iyi ihtimalle, tehlikelidir. Natu -ralizm, bize, realitenin nihai anlamda nasıl bir şey olduğunu, evrenin neresine denk düştüğümüzü, diğer yaratıklarla nasıl bir ilişki içinde  olduğumuzu ve bizim varlığa gelişimizin nasıl olduğunu anlatmakta -dır. Bu sebeple naturalizm, büyük teistik dinlerle rekabet halindedir: bizzat bir din olmasa bile, bir dinin ana rollerinden birini oynamak -tadır. Onu bir “yarı-din” diye adlandırdığımızı farzedin. Din ile bilim
arasında hiçbir çatışmanın olmadığını zaten söylemiştim: ancak, eğer  benim bu bölümdeki argümanım doğru ise, bilim ile yarı-din yani na -turalizm arasında derinden bir çatışma  vardır. Şu halde, asıl çatışma, bilim ve Hıristiyan inancı (veya daha genel olarak teistik din) arasında
değil, bilim ile naturalizm arasında bulunmaktadır. Eğer biz natura -lizmin bir yarı-din olduğu gerçeğine odaklanmak istersek, pekala bir  bilim-din çatışmasının olduğu doğrudur; fakat bu çatışma bilim ile na -turalizm arasındadır, bilim ile teistik din arasında değil.

3. Argüman
Benim argümanım, bizim  bilişsel yeteneklerimizi merkeze ala-caktır: bizde inanç veya bilgi üreten yetenekler veya kuvveler veya süreçler. Bu yeteneklerden biri hafıza dır ki bunun vasıtasıyla geçmi -şimize dair bir şeyler biliriz. Ayrıca bir de  algı  vardır ki bununla fi-ziksel çevremiz hakkında –çoğunlukla yakın çevremiz, fakat ayrıca güneş, ay ve yıldızlar gibi uzak nesneler hakkında da— bilgi edini -riz. Diğer bir yeteneğimiz, genelde “a priori  sezgi ” dediğimiz şeydir;
bunun sayesinde temel aritmetiğin ve mantığın hakikatlerini biliriz.  A priori  sezgi  vasıtasıyla biz ayrıca önermeler arasındaki tümdenge-limsel ilişkileri algılarız; hangi önermelerin, diğer hangi önermelerden mantıksal olarak çıktığını görebiliriz. Bu şekilde, az sayıda temel ak-siyomlardan hareketle, çağdaş mantık ve matematiğin muazzam ya -pılarını keşfedebiliriz.
Daha başka bilişsel yetenekler de vardır: Thomas Reid, bizim diğer  insanların düşüncelerini ve hissiyatını bilmemizi sağlayan ‘sempati’ (sympathy ), sayesinde kendi zihinsel hayatımız hakkında bilgi edindi -ğimiz ‘iç-gözlem’ (tefekkür) (introspection-reflection ), sayesinde baş-kalarından bilgi öğrendiğimiz ‘tanıklık’ (testimony ) ve kendisi vası -tasıyla tecrübelerimizden bilgi çıkardığımız ‘tümevarım’ (induction ) gibi yeteneklerden bahsetmişti. Birçok kişi, bir ahlak duygusu (mo-ralsense) olduğunu da ekleyecektir ki bununla biz doğruyu yanlıştan ayırırız. Tanrı’ya inananlar, ayrıca, sayesinde Tanrı’ya dair bir şeyler bildiğimiz, John Calvin’in “ sensus divinitatis ” [tanrısal hissiyat, fıtrat] dediği veya Thomas Aquinas’ın “Tanrı hakkında tabiî fakat karışık bilgi” dediği şeyi de buna ilave edecektir. 6  Bu yetenekler veya kuvve -ler –‘burası çok sıcak’, ‘sağ dizimde bir ağrı var’ gibi— en basit gün -lük inançlardan, felsefe, teoloji, tarih ve bilimin uzak alanlarında bu -lunabilen daha az gündelik olan inançlara kadar, çok geniş bir inanç ve bilgi dizisi üretecek şekilde karmaşık ve türlü tarzlarda birlikte çalışırlar. Yeterince açık olduğu üzere, bilimde bu yeteneklerden bir -çoğu birlikte iş yaparlar —algı, hafıza, tanıklık, sempati, tümevarım ve a priori sezgi, bunların hepsi tipik olarak işin içindedir. Bunun ya -nında, daha önceki yeteneklere indirgenebilen veya indirgenemeyen
bütün bir teori inşa etme süreci de bulunmaktadır. Benim argümanım bu bilişsel yeteneklerin güvenilirliği  ile ilgili olacaktır. Örneğin, benim hafızam, ancak çoğunlukla doğru inanç üre -tirse güvenilirdir –tabii eğer hafızama dayalı inançların çoğu doğru ise. Hafızama dayalı inançlarım, hangi oranda doğru olmalıdır ki ha -fızam güvenilir olsun? Elbette bunun tam bir cevabı yoktur; fakat
muhtemelen bu oran, mesela 2/3’ten büyük olacaktır. Belli bir yete-neğin güvenilirliğinden bahsedebiliriz –örneğin hafıza— fakat aynı zamanda bilişsel yeteneklerimizin bütün bir dizisinin güvenilirliğin -den de söz edebiliriz. Aslına bakılırsa biz normalde yeteneklerimi-zin güvenilir olduklarını düşünürüz, hiç olmazsa uygun şekilde işlev gördükleri, bilişsel bir işlev hatası, bozukluk veya işlevsizlik olma-dığı zamanlarda. (Sarhoş olup titremeli hezeyan  (delirium tremens )
hastalığına maruz kalırsam, benim algılarım kötüleşir ve algımın gü -venilirliğine dair bütün bahisler iptal olur.) Ayrıca onların bazı şartlar  altında daha güvenilir olduklarını da düşünürüz. Yanı başımızda du -ran orta-boy nesnelere (J.L. Austin’in adlandırdığı üzere orta-boy ku -maş mamullerine) dair görsel algı, çok ufak nesnelerin veya belli bir uzaklıktaki orta-boy nesnelerin (örneğin, 500 metreden bir dağ ke-çisi) algısından daha güvenilirdir. Dün nerede olduğuma dair inanç -ların doğru olması, normalde, hayli güçlü en son bilimsel teorilerden daha fazla muhtemeldir. Teizm perspektifinden bakınca doğal olarak düşünülecek şey, ye-teneklerimizin aslında çoğunlukla güvenilir olduklarıdır, en azından onların operasyon alanlarının büyük bir kısmında. Teistik dine göre,  Tanrı bizi kendi suretinde yaratmıştır; bu suretin önemli bir kısmını,  bizim de O’nun gibi bilgi sahibi olabilmemiz bakımından Tanrı’ya ben -zememiz oluşturur. Thomas Aquinas bunu şu şekilde ifade etmiştir: İnsanların, akıl ihtiva eden bir tabiata sahip olmalarından ötürü Tanrı’nın  suretinde olduğu söylenir; böylesi bir tabiat, Tanrı’yı taklit etmede en ka -biliyetli olması sebebiyle en fazla Tanrı’ya benzeyendir. (ST Ia q. 93 a. 4) Thomas, bir akıl ihtiva eden tabiatımızdan bahsederken, açıkça, bi-lişsel yeteneklerimizin çoğunlukla güvenilir oldukları fikrini destek -lemeyi amaçlamaktadır. Fakat farzedin ki siz bir naturalistsiniz: Tanrı diye bir zatın olmadığını, bilişsel yeteneklerimizin doğal seleksiyon  yoluyla bir araya getirilmiş olduğunu düşünüyorsunuz. O zaman, bi -lişsel yeteneklerimizin çoğunlukla güvenilir olduğunu makul bir şe -kilde düşünebilir misiniz?
Ben diyorum ki düşünemezsiniz. Argümanımın temel fikri (biraz  kabataslak) şu şekilde ifade edilebilir: İlk olarak, naturalizm ve evrim hesaba katılınca, bilişsel yeteneklerimizin güvenilirlik ihtimaliyeti dü -şüktür. (Biraz kusurlu fakat imalı şekilde ifade edecek olursak, eğer
naturalizm ve evrimin her ikisi de doğru olsaydı, bilişsel yetenekle -rimiz, çok büyük ihtimalle güvenilir olmazdı.) Fakat bu durumda ar -gümanımın ikinci öncülüne göre, eğer ben hem naturalizme hem de evrime inanırsam, benim bilişsel yeteneklerimin güvenilir olduğu şek -lindeki sezgisel varsayımım için bir  çürüten (defeater) ortaya çıka-caktır. Ancak, eğer  o inanç için bir  çürüten olursa, o zaman, bilişsel yeteneklerim tarafından üretildiğini kabul ettiğim  herhangi bir  inanç  için de bir  çürüten olacaktır. Dolayısıyla benim ‘naturalizm ve evrim doğrudur’ şeklindeki inancım, bana, tam da bu inanç için bir  çürüten  verir. Bu inanç kendi ayağına sıkmış olur ve kendi kendine referanslı olarak (self-referentially) tutarsız olur; bu sebeple, ben onu rasyonel  açıdan kabul edemem. Ve eğer bir kişi hem naturalizmi hem de gü -nümüz biliminin direği olan evrimi kabul edemezse, o zaman natu -ralizm ve bilim arasında ciddi bir çatışma var demektir. Argümanın başlangıç ve kabaca ifadesi için bu kadar yeter; şimdi  onu daha itinalı bir şekilde geliştirmeye geçelim. İlk öncül, hem na -turalizmin hem de evrimin (veya belki de sadece naturalizmin) doğru olması durumunda, bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olacağı hakkın -daki endişe veya kuşkudur. Bu endişenin meşhur savunucuları var -dır. Örnek olarak, Friedrich Nietzsche’yi alın. Normalde Nietzsche’nin
söylediği şey çok az güven telkin eder, fakat aşağıdaki pasajda o bir  şey yakalamış gözüküyor: Tanrı’nın muteberliğine başvurmasını ehemmiyetsiz addetmek Descartes’a
haksızlık olur. Gerçekten de ancak eğer ahlaken bizim gibi olan bir Tanrı  varsayarsak, “hakikat” ve hakikat arayışı anlamlı ve başarı vadeden bir şey olabilir. Böyle bir Tanrı kenara itilirse, aldatılmanın, hayat şartlarından biri olup olmadığı sorusu her zaman sorulabilir. 7 Günümüze sıçrarsak, teizmin dostu olmayan filozof Thomas Na-gel var: “Eğer objektif teori [örneğin, doğru inançlar] için sahip ol -duğumuz kapasitemizin doğal seleksiyonun ürünü olduğuna inansay -dık, bu, onun sonuçları hakkında ciddi kuşku duymayı haklı kılardı.” 8 Başka bir filozof Barry Stroud’a göre (o da teizmin dostu değildir),  “[naturalizmde], naturalist, düşünüp kendisinin naturalist dünya gö -rüşüne inandığını kabul eder etmez ortaya çıkan utanç verici bir saç -malık vardır. … Yani o, bunu söyleyemez ve sürekli olarak da doğru addedemez.” 9 Önde gelen bir naturalist filozof Patricia Churchland’in  haklı şöhrete sahip bir pasajda ifade ettiği gibi: Temel özelliklerine bakılırsa, bir sinir sistemi, organizmanın dört şeyi ba -şarmasını sağlamaktadır: beslenme, kaçma, savaşma ve üreme. Sinir sis -temlerinin başlıca işi, organizmanın hayatta kalması için beden uzuvlarını
olmaları gereken yerde tutmaktır. … Duyu-motor kontroldeki gelişmeler,  evrimsel bir avantaj bahşetmektedir: bunların daha üstün/komplike bir tarzda temsili,  organizmanın hayat tarzına göre ayarlı olduğu ve organiz -manın hayatta kalma şansını artırdığı sürece [Churchland’in vurgusu], avan -tajlıdır. Hakikat ise, artık her ne ise o, kesinlikle en geri planda kalıyor. 10 Açıkçası, Churchland’in söylemek istediği şudur: (naturalist bir  perspektifle bakınca) evrimin garanti ettiği şey, (en fazla) bizim belli tarzlarda  davranış gösterdiğimizdir  — yani hayatta kalmayı veya daha  doğrusu üremede başarıyı artıracak tarzlarda. O zaman bilişsel yete -neklerimizin temel işlev veya amacı (Churchland buna ‘rutin görev’ [chore] diyor), doğru veya doğru gibi gözüken inançlar üretmek de-ğil, daha ziyade, bedensel uzuvlarımızı doğru yerlerinde tutarak ha -yatta kalmaya katkıda bulunmaktır. Evrimin sağlama alacağı şey, (enfazla) sadece,  davranışımızın , atalarımızın yaşadıkları şartlara makul  bir şekilde adapte olabildiğidir; bu sebeple, evrim, çoğunlukla, doğru veya doğru gibi gözüken inançları (bundan sonra ‘doğru gibi gözüken’  ifadesini kullanmayacağım) garanti etmez. İnançlarımız ekseriyetle doğru  olabilir ; fakat onların doğru olacağını düşünmek için özel bir
sebep yoktur: doğal seleksiyon, hakikatle değil, adapte olabilen (veya  adapte olamayan) davranışla ilgilenir. Dolayısıyla Churchland’in ileri  sürdüğü şey, naturalist evrimin –yani metafiziksel naturalizmin, biz ve bizim bilişsel yeteneklerimizin, çağdaş evrim teorisince önerilen me -kanizmalar ve süreçler yoluyla ortaya çıktığı görüşüyle birleşik hali— bize iki şeyden kuşku duymamız için sebep sunduğudur: (a) bilişsel sistemlerin  amaçlarından biri, bize, doğru inançlar sunmaktır, ve (b)
onlar gerçekten de bize çoğunlukla doğru inançlar temin  ederler . Hakikaten de bizzat Darwin, bu anlama gelen ciddi şüpheler be-yan etmektedir: Daha aşağıda yer alan hayvanların zihninden tekâmül eden insan zihninin kanaatlerinin herhangi bir değerinin olup olmadığı veya güvenilir olup ol -madığına dair korkunç şüphe her zaman ortaya çıkar bende. Acaba kimse bir maymunun zihnindeki kanaatlere güvenir mi, eğer böyle bir zihinde
kanaatler varsa?

11
4. İlk Öncül: Darwin’in Şüphesi
Hiçbiri teist olmayan Nietzsche, Nagel, Stroud, Churchland ve Dar-win şu hususta hemfikirdirler: (naturalist) evrim, insanın bilişsel yete-neklerinin ekseriyetle doğru inançlar ürettiğinden kuşku duymak için bir sebep sunmaktadır. Darwin bu grup içerisinde temayüz ettiği için, bu düşünceye ‘Darwin’in Şüphesi’ diyelim. Darwin’in Şüphesi’ni nasıl yorumlayacağız? Onu biraz daha dakik bir şekilde ifade edebilir miyiz? Burada, şartlı ihtimaliyet  düşüncesi yararlı olacaktır. Bu, tanı -dık bir düşüncedir, sürekli kullandığımız bir fikirdir. Bir p önermesi -nin, başka bir  q önermesine bağlı şartlı ihtimaliyeti,  q’nun doğru ol -duğu kabul edildiğinde, yani q’nun doğru olması şartına bağlı olarak,
p’nin doğru olma ihtimaliyetidir. A kişisinin 80 yaşına kadar yaşaya-cağı ihtimalini düşünelim: onun şu anda 35 yaşında olduğunu, fazla sigara içtiğini, aşırı kilolu olduğunu, sadece abur cubur yediğini, asla  egzersiz yapmadığını ve hepsi de 50 yaşında ölmüş büyükanneleri ve
büyükbabaları olduğunu göz önünde tutarsak, bu ihtimal oldukça dü -şüktür. Bu ihtimali, B kişisinin 80 yaşına kadar yaşama ihtimaliyle  karşılaştıralım: B kişisi şu anda 70’inde, hiçbir zaman sigara içmemiş,
diyetine çok dikkat ediyor, her gün 10 km koşuyor ve hepsi de 100  yaşının üzerinde ölmüş büyükanne ve büyükbabalara sahip; bunları
göz önünde tutunca, bu ihtimal hayli yüksektir. Elimizdeki bu şartlı  ihtimaliyet nosyonuyla, Darwin’in şüphesini şu şekilde ifade edebili -riz: bizim evrim yoluyla varlığa çıktığımız önermesiyle birlikte natu -ralizmi de kabul edersek, bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olduğuna
dair şartlı ihtimal düşüktür. Bu ifadenin sürekli telaffuzu zahmetli ol -duğu için şu şekilde kısaltabiliriz:
(1) P(R/N&E) düşüktür. ‘R’ bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olduğunu ifade eden öner-medir; ‘N’ naturalizm ve ‘E’ ise bizim ve bilişsel yeteneklerimizin
çağdaş bilimsel evrim teorisi tarafından ileri sürülen tarzda varlığa  çıktığımızı ifade eden önermedir. “P(…/__)” ise “ ___kabul edilirse
…nın ihtimali” tabirinin kısaltılmışıdır. Önerme (1), yani Darwin’in  Şüphesi, benim argümanımın ilk öncülüdür. Yukarıda belirtilen şöhret sahibi insanlar, öyle gözüküyor ki  Darwin’in Şüphesine benzer bir şeyi teyid ediyorlar; ama yine de (ye-terine garip bir şekilde) hemfikir olmayanlar da var. Bu sebeple, aşa -ğıda, Darwin’in Şüphesi’nin neden bariz bir şekilde makul ve aslında
doğru olduğunu açıklayacağım.


4.1 Naturalizm ve Materyalizm

Öncelikle not etmeliyiz ki hemen hemen bütün naturalistler, insa-noğlu hakkında da materyalisttirler; onlara göre, insanlar maddi nes -nelerdir. Bu perspektiften, bir insan (Descartes ve Augustine’in ak -sine), maddi bir bedene bağlantılı veya ona bitişik olan gayr-i maddi
bir cevher veya benlik/öz (self ) değildir. Ne de insanın gayr-i maddi bir  bileşene sahip bir terkib olması söz konusudur; insanlar, gayr-i maddi
bir ruh veya zihin veya benliğe sahip değildirler. Materyalistin düşün -cesine göre, bunun yerine, bir kişi sadece  kendi bedenidir, veya bede -ninin bir kısmıdır (öyle ki “benim bedenim” şeklinde konuşmak ya -nıltıcıdır). Ben, kendi bedenimden ibaret im  (veya belki kendi beynim,
veya beynimin sol yarımküresi, veya onun başka bir kısmı, veya be -denimin başka bir kısmı). Hemen hemen her naturalist buna katılacak -tır. Onlar, materyalizm için en az üç tür sebep sunarlar. İlk olarak, na -turalistler genellikle dualizmin (insanın, bir insan bedeniyle esaslı bir
ilişkisi olan gayr-i maddi bir öz veya cevher olduğu düşüncesi) tutarsız  olduğunu veya ezici felsefi zorluklara maruz kaldığını ileri sürüyor -lar; dolayısıyla, rasyonel açıdan materyalist olmaya mecburuz diyor -lar. Dualizme yöneltilen bu türden itirazların tipik bir kümesini Daniel
Dennet’in Consciousness Explained  adlı kitabında bulabilirsiniz. 12 Bu  itirazların çoğu (Dennet’inkiler de dahil), şaşırtıcı derecede zayıftır;
13 halihazırda materyalizme aklı yatmamış hiç kimse, onları hiçbir şe -kilde ikna edici bulmaz (veya ne olursa olsun bulmamalı). Yine de bu
itirazlar, böylesine aydınlanmış bir dönemde materyalist olmaya mec -bur olduğumuzu göstermek için ikide bir ortaya atılır.
İkinci ve biraz daha iyi bir sebep şudur: birçok naturaliste göre, gayr-i maddi ruhlar, özler veya zihinlerle hiçbir alakasının olmaması,
naturalizmin bir parçasıdır. Tam olarak naturalizmin ne olduğunu söy -lemek kolay olmayabilir, fakat, bu düşünceye göre, o her halükarda
gayr-i maddi ruh veya öz gibi şeyleri dışlamaktadır. Naturalizm, Tanrı  diye bir zatın veya ona benzer bir şeyin olmadığı düşüncesidir; bu dü -şünceye göre, gayr-i maddi özler, fazlasıyla, bizzat kendisi gayr-i maddi bir öz olan Tanrı’ya benzer şeyler olacaktır. Bu sebep, (naturalistler  için) gerçekten oldukça ikna edicidir, fakat tamamiyle tatminkâr değil -dir. Bu, naturalizm kavramının muğlaklığından ötürüdür. Naturalizme göre, Tanrı  gibi olan hiçbir şey yoktur; fakat, naturalist perspektiften  bakınca, tam olarak Tanrı’ya benzerliğin ne kadarı kabul edilebilir?
Ne de olsa her şey, bir bakımdan Tanrı’ya benzer; kâfi derecede has -sas bir naturalist Tanrı’ya benzerliğin ne kadarını kabul etmeyi bece -rebilir? Plato’nun İyi düşüncesi ve Aristo’nun (yine gayr-i maddi olan) hareket etmeyen muharriki açıkça bu denetimden geçemeyecektir, fa -kat gayr-i maddi ruh cevherleri ne olacak? Hakiki bir naturalist böyle
bir şeye izin verebilir mi? Bunu söylemek tamamıyla kolay değil. An -cak, naturalistler arasındaki nazik bir aile-içi tartışmaya münasebet -sizce karışmak dışarıdan biri olarak benden uzak olsun; bu vesileyle, bu meseleyi halletmeleri için naturalistleri kendi başlarına bırakıyorum.
Üçüncü bir sebep şu şekildedir: naturalistler, normalde Darwinci  evrimi onaylarlar; fakat, gayr-i maddi bir ruh veya öz, evrimci bili -min öne sürdüğü süreçler yoluyla nasıl varlığa çıktı diye de sorarlar. Bu sebeple Richard Dawkins şöyle der: Katolik Ahlak, Homo Sapiens ile hayvanlar âleminin geriye kalanı arasında büyük bir uçurumun varlığını gerekli görür. Böyle bir uçurum, temelde
evrim-karşıtıdır. Gayr-i maddi bir ruhun zaman hattına aniden zerkedil -mesi, bilim alanına yapılan evrim-karşıtı bir tecavüzdür. 14 Çağdaş evrimci teoriye göre, yeni hayat formları (ekseriyetle) bir  genetik varyasyon formu üzerinde iş gören doğal seleksiyon yoluyla ortaya çıkmaktadır —her zamanki aday, rastlantısal genetik mutas -yondur. Her ne kadar bu türden mutasyonların çoğu ölümcül olsa da birkaçı hayatta kalma mücadelesinde faydalıdır. Bunlara sahip olan o
şanslı organizmalar, sahip olmayanlara nazaran üreme avantajına sa -hiptirler, ve sonuçta yeni bir özellik popülasyona hakim olur; daha sonra süreç yeniden başlar. Fakat şunu da sorarlar: nasıl olur da  gayr-i maddi bir öz veya ruh  bu şekilde evrilebilir? Ne tür bir genetik mu -tasyon gayr-i maddi bir ruhla sonuçlanır? DNA’nın, protein üretimi -nin değil de gayr-i maddi bir özün genetik belirleyicisi olan bir bö -lümü var mıdır? 15 Bu şüpheli gözüküyor. Bu nedenler açıkçası tatmin edici değildir, fakat çoğu naturalist bunları (ve belki de materyalizm lehine olan diğer argümanları) en  azından makul derecede zorlayıcı bulur. Çoğu naturalist, işte bu ve muhtemelen diğer sebeplerden ötürü insana bakışında materyalisttir.  Dolayısıyla şu anki amacımız için, materyalizmi naturalizme özümset-meyi teklif ediyorum; bu noktadan itibaren naturalizmi, materyalizmi
ihtiva ediyor gibi düşüneceğim; ve aleyhine delil getireceğim şey, son  dönem evrimci teori ile materyalizmi içeren naturalizmin birleşimidir.

4.2. Nöral (Sinirsel) Yapılar Olarak İnançlar Şimdi, bu materyalist bakış açısından bakınca, bir inanç ne tür bir şey olacaktır? Farzedin ki siz bir materyalistsiniz ve normalde düşün -düğümüz gibi, inanç diye bir şeyin var olduğunu düşünüyorsunuz. Ör -neğin, Proust’un Louis L’Amour’dan daha mahir/rakik olduğu inancına sahipsiniz. Bu inanç ne tür bir şeydir? Materyalist bir bakış açısın -dan, bu, sanki beyninizde veya sinir sisteminizde uzunca süredir var
olan bir olay veya yapıya benzer bir şey olmak zorundaymış gibi gö -züküyor. Muhtemelen bu olay, birbirleriyle çeşitli şekillerde bağlan -tılı birçok nöron (sinir) ihtiva etmektedir. Bunun için gerekli mebzul
miktarda nöron bulunmaktadır: normal bir insan beyni, yaklaşık 100-200 milyar nörona sahiptir. Ayrıca bu nöronlar, sinapsisler (sinir bağ -lanım yeri) vasıtasıyla diğer nöronlarla bağlantılıdır; tek bir nöron, or -talama olarak, bin adet diğer nöronlarla bağlantılıdır. Muhtemel beyin
hallerinin toplam sayısı, buna göre, kesinlikle muazzamdır, evrendeki
elektronların sayısından daha da fazladır. Bu şartlar altında, bir nö -ron ateşleme yapar, yani bir elektrik dürtü üretir; diğer nöronlarla olan
bağlantısı sayesinde bu dürtü, (diğer nöronlardan kaynaklanan modifi -kasyon ile) efektör sinirleri (sinir uyarılarına cevap veren doku) oluş -turan nöron telleri üzerinden kaslara veya bezelere aktarılır ve bu da,
mesela, kasların kasılmasına ve dolayısıyla harekete sebep olur.  Böylece (materyalistin bakış açısından) bir inanç, bu türden –sinir  sisteminin diğer kısımlarından verilen girdiyi (input ) ve yine başka kı -sımlara, kaslara ve bezelere gelen çıktıyı/ürünü ( output) içeren— nöral
bir olay veya yapı olacaktır. Fakat eğer, inançlar bu türden şeyler ise,
eğer onlar nöral olaylar veya yapılar ise, inançların oldukça farklı iki
tür niteliği olacaktır. Bir taraftan, onların elektro-kimyasal  veya  nöro-fizyolojik  (kısaca NF) nitelikleri olacaktır. Bunlar arasında, n nöronları
ve nöronlar arasında n* bağlantılar içeren nitelikler, hangi nöronların
hangi nöronlarla bağlantılı olduklarını, onların çeşitli kısımlarındaki
ateşleme derecelerinin ne olduğunu, bu ateşleme derecelerinin girdi -deki değişimler karşısında nasıl değişiklik gösterdiğini, vb. şeyleri be -lirleyen nitelikler olacaktır.
Fakat eğer söz konusu bu olay gerçekten bir inanç ise, o zaman o  NF niteliklerine ilaveten onun başka bir niteliği daha olacaktır: onun
bir içeriği  olacaktır. 16  Bu, bir p önermesi için, p inancı ( belief that p )
olacaktır. Eğer bu, “Proust, Louis L’Amour’dan daha mahir bir yazar -dır” inancı ise, o zaman bunun içeriği,  Proust, Louis L’Amour’dan daha
mahirdi önermesidir. Benim, naturalizme gereğinden fazla değer ve -rildiği şeklindeki inancımın içeriği  Naturalizme gereğinden fazla de -ğer verilmektedir  önermesidir. (Bu aynı önerme, Çince konuşan kişi -nin naturalizme gereğinden fazla değer verildiği şeklindeki inancının
da içeriğidir, her ne kadar o bu inancı çok farklı bir cümle telaffuz
ederek ifade etse de. Önermeler, cümlelerin aksine, farklı dillerde te -zahür etmezler.) Bir içeriğinin olmasından ötürüdür ki bir inanç doğru
veya yanlıştır: inanç, eğer onun içeriği olan önerme doğru ise doğru -dur, aksi takdirde yanlıştır. Benim, bütün insanların ölümlü olduğu
şeklindeki inancım, onun içeriğini oluşturan önerme doğru olduğu için  doğrudur; Hitler’in III. Reich’ın bin yıl süreceğine dair inancı yanlıştı,
çünkü onun içeriğini oluşturan önerme yanlış(tı). Dolayısıyla, materyalizmi göz önünde tutarsak, inançlar (normal
olarak) uzun süreli nöral olaylardır. Bu itibarla, onların NF nitelikleri  vardır, fakat ayrıca içerik nitelikleri de vardır: her bir inancın, ‘içerik
olarak filanca önermeye sahip olma’ niteliği olacaktır. NF nitelikler,  fiziksel  niteliklerdir; diğer taraftan içerik nitelikleri –örneğin, içerik
olarak  bütün insanlar ölümlüdür  önermesine sahip olma niteliği—  zi -hinsel niteliklerdir. Materyalizme göre, zihinsel ve fiziksel nitelikler
birbirleriyle nasıl bir ilişki içerisindedirler? Bilhassa, içerik nitelikle -rinin NF nitelikleriyle ilişkisi nasıldır —belli bir inancın içerik niteli -ğinin, o inancın NF nitelikleriyle ilişkisi nasıldır?
4.3. İndirgemeci Materyalizm ve İndirgemeci-Olmayan
Materyalizm Materyalistler, fiziksel ve zihinsel nitelikler arasındaki ilişki hak-kında esasen iki teori (ve dolayısıyla NF nitelikleriyle içerik nitelik -leri arasındaki ilişki hakkında da iki teori) sunarlar: indirgemeci ve
indirgemeci-olmayan materyalizm.  The Astonishing Hypothesis: the
Scientific Search for the Soul  adlı kitabında Sir Fransis Crick’e göre,
“sizin neşeniz ve sizin acılarınız, hatıralarınız ve hevesleriniz, sizin
kişisel kimliğiniz ve özgür iradeniz, aslında sinir hücrelerinin ve on -larla ilişkili moleküllerin oluşturduğu devasa topluluğun davranışın -dan daha fazla bir şey değildir.” Bu, indirgemeci materyalizmin çok
iyi bir ifadesidir, ki buna göre, (yeterince doğal olarak) zihinsel içerik
nitelikleri NF niteliklerine indirgenebilir. İndirgemeci-olmayan mater-yalizme göre ise içerik nitelikleri, NF niteliklerine indirgenebilir de -ğildirler, fakat NF nitelikleri tarafından  belirlenirler  (NF niteliklerini
müteakiben ortaya çıkarlar).
17 Bunu şu şekilde ifadeye dökebiliriz: in-dirgemeci materyalizme göre, civarda sadece bir nitelik türü vardır:
NF nitelikler –ki bunların bazıları aynı zamanda zihinsel niteliklerdir.
Diğer taraftan indirgemeci olmayan materyalizme göre ise,  iki  nite -lik türü mevcuttur: NF nitelikler ve NF niteliklerle aynı olmayan fa -kat onlar tarafından belirlenen zihinsel nitelikler.
Önce indirgemeci materyalizm hakkında düşündüğümüzü farze-delim. İçerik olarak Naturalizme gereğinden fazla değer verilmekte-dir önermesine sahip olma niteliğini ele alalım ve bu niteliği C diye
isimlendirelim. İndirgemeci materyalizmde, C  zaten bu NF nitelikle-rin belli bir kombinasyonudur. O, böylesi nitelikleri içeren bir ayrık
önerme (disjunction) olabilir, ki burada  Eğer NF niteliklerin karmaşık kombinasyonlarının kendileri de NF
nitelikler ise, içerik nitelikler, indirgemeci materyalizme göre, gerçek -ten de NF niteliklerin sadece özel bir türüdür. Dolayısıyla, indirgemeci
materyalizme göre, içerik nitelikleri —mesela, Naturalizme gereğin-den fazla değer verilmektedir önermesine içerik olarak sahip olma—
NF niteliklerdir veya onlara indirgenebilir. Bu, materyalistler tarafından yapılan iki öneriden biridir. Diğeri, bir
içerik niteliğinin, bir NF niteliği olmadığı ve NF niteliklere indirgene -meyeceği, fakat buna rağmen NF nitelikler tarafından belirlendiğidir
(determined). Burada temel fikir şudur: seçeceğiniz her bir zihinsel
nitelik M için, fiziksel bir P niteliği vardır ve [bu] öyle [bir niteliktir]
ki, zorunlu olarak, 19 eğer bir şey M’ye sahipse, o zaman P’ye sahiptir,
ve eğer bir şey P’ye sahipse, o zaman M’ye sahiptir. Dolayısıyla her -hangi bir zihinsel niteliği alın—örneğin, acı çekme niteliği: bir fiziksel
nitelik P (muhtemelen bir NF niteliği) olacaktır, öyle ki her mümkün
dünyada doğrudur ki her ne şey P’ye sahipse acı çeker, ve tersinden,
her ne şey acı çekiyorsa, P’ye sahiptir.
20
 İçerik ve NF nitelikler öze -linde konuşursak, fikir şudur: bir nöral yapının sahip olabileceği her -hangi bir içerik niteliği C için, bir NF niteliği P vardır, öyle ki eğer
bir nöral yapı o içerik niteliği C’ye sahipse, P’ye de sahiptir, ve ter -sinden, P’ye sahip olan herhangi bir nöral yapı aynı zamanda içerik
niteliği C’ye de sahiptir.
Hem indirgemeci hem de indirgemeci-olmayan materyalizme göre,  zihinsel nitelikler fiziksel nitelikler tarafından belirlenir (ve gerçekten de
indirgemeci materyalizme göre, zihinsel nitelikler, tam olarak fiziksel  niteliklerdir.) Evrimsel skalada yukarı çıktıkça, nöral yapıların gittikçe
artan karmaşıklığa sahip olduğunu görürüz. Örneğin, skalanın bir ucuna  yakın bir yerde bakteri buluruz; muhtemelen onların hiç inançları yok -tur. Skalanın diğer ucunda insanlar bulunur, ki zengin ve çeşitli inanç
stokları vardır, beyinleri, karmaşık ve çok yönlü tarzda birbirine bağ -lantılı olan milyarlarca nöron ihtiva etmektedir, öyle ki farklı mümkün
beyin hallerinin sayısı muazzam büyüklüktedir. Ve burada fikir şudur:

5. Öncül (1) için Argüman
Şimdi, argümanımın ilk öncülünü yani ana argümanın 1. Öncülüne  dair sebepleri açıklayabiliriz. 1. öncül, hatırlayacağınız üzere, şuydu:
(1) P(R/N&E) düşüktür.
Elbette hepimiz sağduyusal olarak bilişsel yeteneklerimizin, en
azından fonksiyon icra ettikleri alanların büyük bir kısmında, çoğun -lukla güvenilir olduklarını varsayarız. Dün gece nerede olduğumu,
sabahleyin kahvaltıda yulaf ezmesi yediğimi, büyük oğlumun adının  Archibald olmadığını, bir yıl önce şimdi yaşadığım evde yaşamadı-ğımı ve bunların yanında birçok şeyi hatırlıyorum. Çalışma odam-daki ışığın açık olduğunu, çiçek bahçemin yabani otlarla dolduğunu,
komşumun kış boyunca kilo aldığını görebiliyorum. Matematiğin ve  mantığın birkaç hakikatini biliyorum, çoğunlukla oldukça basit şeyler
kuşkusuz, ama yine de öyle … . Varsayılması doğal olan ve (en azın -dan biz felsefe veya nörobilim tarafından ifsad edilmeden önce) he -pimizin varsaydığı şey, bilişsel yeteneklerimiz bir işlev bozukluğuna
maruz kalmadıkları zaman, ekseriyetle ve gündelik hayatın büyük bir  kısmında, o yeteneklerin bizde ürettiği inançların doğru olduklarıdır.
Bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olduklarını varsayıyoruz. Fakat be-nim ileri sürmek istediğim şey, naturalistin bu ilk baştaki varsayımın
aleyhine güçlü bir sebebinin olduğu ve o [varsayımı] terk etmesi ge -rektiğidir. Bu doğal varsayımın yanlış olduğunu ileri sürme niyetinde
değilim; diğer herkes gibi ben de bilişsel yeteneklerimizin hakikaten
çoğunlukla güvenilir olduklarına inanıyorum. Asıl ileri sürmek iste -diğim şey, naturalistin –en azından evrimi kabul eden bir naturalis -tin— bu varsayımdan vazgeçmeye mecbur olduğudur.

5.1 Argüman ve İndirgemeci-Olmayan Materyalizm Hatırlayacağınız üzere, naturalizmin, indirgemeci ve indirgemeci-olmayan şeklinde iki türü olan materyalizm içerdiğini düşünüyoruz.
Bu mesele hakkında, önce indirgemeci olmayan materyalizmin ba-kış açısından düşünelim. Evrimsel skalaya ve şu meşhur kurtçuk  C.
elegans ’a geri dönelim ve bizim ilk inanç elde ettiğimiz düzeyin C.
elegans  olduğunu farzedelim. Kuşkusuz böyle bir inanç, en yüksek
dereceden ilkel olacaktır (ve eğer  C. elegans’ın inanca sahip olduğunu
düşünmüyorsanız, basitçe, inanca sahip olduğunu düşündüğünüz ya -ratıklarla karşılaşıncaya kadar skalada yukarı tırmanabilirsiniz), fakat
farz edelim ki bu türün üyelerinin inançları var.  C. elegans’ın milyon -larca yıldır hayatta kaldığını göz önünde tutunca, onun davranışının
uyum sağlayıcı olduğunu varsayabiliriz. Bu davranış,  C. elegans’ın si -nir sistemindeki nörolojik yapılar tarafından üretilmiş veya nedenlen -miştir; dolayısıyla yine varsayabiliriz ki bu nöroloji de uyum sağla-yıcıdır (adaptive). Bu temel nöroloji, uyum sağlayıcı davranışa sebep
olmaktadır; Churchland’in dediği gibi, [bu nöroloji] bedensel organ -ları, hayatta kalmak için olmaları gereken yerde tutmaktadır. Fakat o
ayrıca (indirgemeci-olmayan materyalizme uygun olarak) inanç içe -riğini de belirlemektedir. Sonuç olarak, bu yaratıkların, elbette belli
bir içeriği olan inançları vardır.
Ve işte soru: bu inanç içeriğinin  doğru olduğunu varsaymak için  nasıl bir sebep vardır? Hiçbir sebep yoktur. Nöroloji uyumcu davra -nışa sebep oluyor ve inanç içeriğini nedenliyor veya belirliyor: fakat
bu şekilde belirlenen inancın doğru olduğunu varsaymak için hiçbir
sebep yoktur. Hayatta kalmak ve [çevreye] uygunluk ( fitness ) için ge-reken tek şey, nörolojinin uyum sağlayıcı davranışa sebep olmasıdır;
bu nöroloji ayrıca inanç içeriğini belirliyor, fakat bu içeriğin doğru olup olmadığı, [çevreye] uygunluk için farklılık yaratmıyor. Bazı NF nitelikler, [çevreye] uygunluğa katkıda bulundukları için seçilirler. Bu
NF nitelikler, ayrıca inanç içeriğini nedenlemekte veya belirlemekte-dir; onlar bir içeriği veya önermeyi her bir inançla ilişkilendirirler. An -cak NF nitelikler, nedenledikleri içeriği nedenlemelerinden dolayı de -ğil, uyum sağlayıcı davranışı nedenlediklerinden dolayı seçilirler. Eğer
nöroloji (inancın NF nitelikleri) tarafından belirlenen içerik, önerme
doğru ise, ne âlâ. Fakat eğer yanlış ise, [çevreye] uygunluk açısından,
hiçbir sorun teşkil etmez.

İtiraz:

 bir nilüfer yaprağı üstünde bir kurbağa düşünün. Bir sinek
vızlayarak geçiyor; kurbağanın dili şaklayarak dışarı çıkıyor ve si-neği yakalıyor. Eğer bu kurbağa başarılı bir şekilde, uyum sağlayıcı
tarzda davranacaksa, kurbağanın içinde, her an için sineğe uzaklık,
onun hacmi, hızı, yönü, vs. şeylerin kaydını tutan mekanizmaların bu -lunması gerekir. Bu mekanizmalar, kurbağanın bilişsel yeteneklerinin
parçası değil midir? Ve kurbağanın uyum sağlayıcı tarzda davran-ması için bunların hatasız olması gerekmiyor mu? Dolayısıyla, şayet
kurbağa hayatta kalacak ve üreyecekse, kurbağanın bilişsel mekaniz -malarının hatasız ve güvenilir olması gerektiği ortaya çıkmaz mı?
Veya bir hayvan düşünün, belki Afrika’nın geniş otlaklarında otlayan
bir zebra. Bir aslan yaklaşıyor; zebra bu yırtıcıyı fark ediyor; bu fark etme, kısmen, onun beyninde ortaya çıkan bir nöral yapıdan ibarettir, belki beyninin optik bölmesindeki nöronların belli bir ateşleme örün -tüsü ( pattern ); ve belki de bu örüntü normalde orta uzaklıkta bir yır -tıcının görünmesine cevaben ortaya çıkmaktadır. Eğer bu yapı, yırtı -cıların mevcudiyetiyle tam anlamıyla karşılıklı ilişkiye sahip değilse,
zebra bu dünyada fazla yaşamayacaktır. Ve ayrıca, bu yapı o yaratığın
bilişsel parçası olmayacak mıdır? Ve eğer zebra hayatta kalacaksa, o mekanizmaların hatasız ve güvenilir olması gerekmez mi? Cevap: kesinlikle o kurbağa, kendisinin duyu organlarından girdi
alan, sineğin uçup geçerken takip ettiği yolla ilişkili olan, dilini dışarı
uzatıp o talihsiz sineği yakalayacak şekilde kendi kaslarıyla bağlan -tılı olan “imleyiciler”e ( indicators ), nöral yapılara sahiptir. Aynı şey  zebra için de geçerlidir: eğer o uyum sağlayıcı tarzda davranacaksa  (mesela, yırtıcıları atlatacaksa), onun da çevreyi gözetleyen, (mesela)
yırtıcının mevcudiyetiyle karşılıklı ilişkili olan ve bir yırtıcı tehdit et -tiği zaman kendisinin kaçmasına sebep olacak şekilde kaslarıyla irti -batlı nöral yapılardan ibaret olan imleyicilerinin olması gerekecektir.
İmdi, dilersek bu imleyicileri, “bilişsel yetenekler” alt-başlığı al-tına yerleştirebiliriz. Ancak burada görülmesi gereken önemli nokta,
bu türden bir imlemenin ( indication )  inanç gerektirmediğidir. O, özel-likle, işaret edilen olgusal durumla ilişkili bir inanç gerektirmemekte -dir; aslında o, olgusal durumla uyuşmayan inançla bağdaşıktır. Örne-ğin, oksijensiz ortamda yaşayan deniz bakterileri (anaerobic marine
bacteria), hikayeye göre, içlerinde  magnetosom lar yani manyetik ku-zeyi gösteren ufak mıknatıslar ihtiva ederler; kuzey yarım kürenin
okyanuslarında, bu yön aşağı doğrudur, oksijensiz derinliklere doğ -ru. 21 Bu imleyiciler, bakterilerin itme aygıtlarıyla öyle bir şekilde bağ -lantılıdır ki oksijeni bol yüzey sularında gelişemeyen bu yaratıkların
daha derin sulara doğru hareket etmelerine sebep olurlar. Fakat bu,  hiçbir şekilde bakterilerin inanç oluşturmalarını gerekli kılmaz. Yır-tıcılardan kaçmak, yiyecek ve eş bulmak –bu şeyler bir şekilde çevre -nin hayatî özelliklerinin izini süren bilişsel aygıtlar gerektirir, ve buna
uygun bir tarzda kaslarla bağlantılıdırlar; fakat bunlar doğru inancı,  hatta [herhangi] bir inancı bile, gerektirmezler. Belli bir türün orga -nizmalarının uzun süreli hayatta kalışları, çevrenin o özelliklerinin
izini sürmeyi başaran bilişsel aygıtlara –imleyiciler diye adlandırdı -ğım şeyler— sahip olduklarını muhtemel kılmaktadır. Ancak imleyi -cilerin, inanç olmaları veya inanç içermeleri gerekmiyor. İnsan bede -ninde kan basıncı, ısı, tuz içeriği, ensülin seviyesi ve daha birçok şey
için imleyiciler bulunmaktadır; bu örneklerde ne kan, ne de o kanın  sahibi, ne de etrafındaki hiçbir şey normal olarak konu hakkında bir
inanca sahiptir. Bu sebeple itirazcı, [çevreye] uygunluğun doğru im -leme gerektirdiğini belirtirken haklıdır; fakat bundan, bırakın inancın
güvenilirliğini, inanca dair hiçbir şey çıkmaz. Argümanımızın ana çizgisine dönerek, indirgemeci olmayan ma-teryalizmi ele alıyoruz ve indirgemeci olmayan materyalizmi göz
önünde tutarak, P(R/N&E) hakkında soru soruyoruz. (Bunu ifade et -menin başka bir yolu: P(R/N&E&indirgemeci olmayan materyalizm)’in
üzerinde düşünüyoruz.) Kendi zihinsel hayatımız hakkındaki sıradan  varsayımlarımızı argümanımıza otomatik olarak sokmaktan kaçınmak
amacıyla, farzedin ki bir düşünce deneyi gerçekleştiriyoruz. Bilişsel olarak bize çok benzeyen farazi bir tür düşünelim: bu türün üyeleri -nin inançları var, çıkarsama yapıyorlar, inançlarını değiştiriyorlar, vb.
Ve varsayalım ki naturalizm bunlar için geçerlidir; bunlar, içerisinde  Tanrı diye bir zatın veya Tanrı gibi hiçbir şeyin olmadığı bir dünyada
yer alıyorlar. O zaman soracağımız soru şudur: onların bilişsel kuv -velerinin güvenilir olma ihtimali nedir? Bu farazi yaratıkların sahip
oldukları bir inancı düşünün. Bu inanç, belirli bir tip nöral yapıdır ve  içerik doğuracak kadar karmaşık bir inançtır. İstersek şunu da ilave  edebiliriz: bu yapı, çevredeki bir şeye karşılık olarak vuku buluyor
veya meydana geliyor; belki beynin optik bölmesindeki nöronların  belli bir ateşleme örüntüsüdür, ve belki de bu örüntü bir yırtıcı hay -vanın görünmesine karşılık olarak ortaya çıkıyor. Yine varsayalım ki
belli bir içerik, belli bir önerme, bu yapının NF nitelikleri tarafından  belirleniyor. Dolayısıyla bu yapı, bir inanç teşkil edecektir ve kendi  içeriği olarak belli bir p önermesine sahip olacaktır. Fakat şimdi hayatî soruya gelirsek: (N&E göz önünde tutulunca),
bu önermenin doğru olma ihtimali nedir? Pekala, söz konusu inanç  hakkında şunu biliyoruz: bu inanç, belli NF niteliklere sahip olan nö -rolojik bir yapıdır, öyle ki bu niteliklere sahip olmak, o belirli içeriğe
de sahip olmak için yeterlidir. Ayrıca varsayıyoruz ki bu yapı, o yır -tıcının mevcudiyetine cevaben ortaya çıkmaktadır. İstersek yine var -sayabiliriz ki bu yapı, o tür yırtıcının güvenilir bir imleyicisidir: bu yapı, sadece ve sadece böyle bir yırtıcı orta mesafede olduğu zaman
ortaya çıkıyor. Fakat niçin bunun, o NF niteliklerce belirlenen  doğru  bir önerme olduğunu düşünelim ki? Bu NF nitelikler bir önermeyi
belirler: fakat niye o önermenin doğru olduğunu düşünelim? Doğal  seleksiyon, uyum sağlayıcı NF nitelikler için seçim yapar; o NF ni -telikleri içerik belirler; fakat doğal seleksiyon, uyum sağlayıcı NF ni -telikler tarafından belirlenen önermeler veya içerik konusunda şan -sına ne çıkarsa almak zorundadır. O, bu işlevi etkileyemez veya bu
işlevi NF niteliklerinden içerik niteliklerine dönüştüremez: bu, man -tığın veya nedensellik yasasının işidir; ve doğal seleksiyon bunlardan
hiçbirini değiştiremez. Gerçekten de bu yapının NF nitelikleri tarafın -dan üretilen içeriğin, bu olayda, o yırtıcıyla veya çevredeki herhangi
bir şeyle bir ilgisinin olması gerekmiyor. Doğrudur; yapı, bir yırtıcı -nın mevcudiyetiyle karşılıklı bir ilişki içindedir ve o mevcudiyeti im -ler; fakat imleme, inanç değildir. İmleme bir şeydir, inanç içeriği ise
tamamen başka bir şey; ve (materyalizmi hesaba katarsak) birinin di -ğerini neden takip etmesi gerektiğine dair bildiğimiz bir sebep yok -tur. Bir inancın içeriğinin, o inancın (muhtemelen diğer yapılarla bir -likte) imlediği şeyle eşleşmesi gerektiğine dair bildiğimiz bir sebep de
yoktur. İçerik, basitçe, yeterli karmaşıklığa sahip nöral yapıların gö -rünmesi üzerine ortaya çıkar; içeriğin, o yapının imlediği şeyle ne -den ilişkili olması gerektiğine dair bir sebep yoktur. Gerçekten, o içe -riği oluşturan önermenin, o yırtıcı  hakkında  olması gerekmez; onun
doğru olması ise kesinlikle gerekmez.O zaman, bu önermenin, bu içeriğin doğru olmasının ihtimali ne-dir? Sadece bu kadarına bakarak, söz konusu önermenin doğruluk
ihtimali kadar yanlışlık ihtimalinin olduğunu varsaymamız gerekmez mi? Manzara şudur: bir inancın NF nitelikleri uyum sağlayıcıdır, yani
onlar uyum sağlayıcı davranışa sebep olurlar. Bu NF nitelikleri aynı zamanda bir içerik niteliğini de belirler. Fakat NF nitelikleri uyum sağ -layıcı olduğu sürece, ister hayatta kalmak ister üreme için olsun, hangi
içeriğin bu NF nitelikleri tarafından belirlendiği önem arzetmez. O,  doğru bir içerik olabilir; yanlış içerik olabilir; bir önemi yok. Bu ya -ratıkların hayatta kalmış oldukları ve tekamül ettikleri gerçeği, [veya]
onların bilişsel donanımının, atalarının hayatta kalması ve üremele -rini sağlayacak kadar iyi olduğu gerçeği —bu gerçek, onların inancı -nın doğruluğu veya bilişsel yeteneklerinin güvenilirliği hakkında bize
hiçbir şey söylemez. Bu bize belli bir inancın  nörofizyolojik nitelik -leri hakkında bir şeyler söyler; bu bize, o nitelikler sayesinde o inan -cın, uyum sağlayıcı davranışın üretiminde bir rol oynadığını söyler.
Fakat bize, o inancın içeriğinin  doğruluğu hakkında hiçbir şey söyle -mez: onun içeriği doğru olabilir, fakat eşit ihtimaliyetle yanlış da ola-bilir. Öyleyse, söz konusu önermenin kabaca 0.5 ihtimalinin olduğunu
varsaymamız gerekmez mi? Söz konusu şarta bağlı olarak, onun ih -timaliyetinin 0.5 civarlarında olduğu şeklinde bir değerlendirme yap -mamız gerekmez mi? Makul istikamet bu olacaktır. Hiçbiri diğerin-den daha fazla muhtemel gözükmemektedir; dolayısıyla onun doğruluk
ihtimaliyetini 0.5 olarak takdir etmeliyiz. Burada düşündüğümüz ihtimaliyet, nesneldir,
22 kişiselci birinin ( personalist) öznel ihtimaliyeti değildir, epistemik ihtimaliyet de de -ğildir. (Elbette ki nesnel ve epistemik ihtimaliyet arasında bir bağlantı
olacaktır, belki Miller İlkesi civarında bulunacak bir bağlantı; olabilir  ki epistemik ihtimaliyet, bilinen nesnel ihtimaliyeti bir şekilde takip edecektir). Fakat o zaman, yukarıdaki ilk tavrı önerirken, ben, o adı
kötüye çıkmış Kayıtsızlık İlkesi’ne (Principle of Indifference) dayan -mış olmuyor muyum? Bu ilke itibardan düşmemiş miydi?
23 Doğrusu  hayır. Bertrand paradoksları göstermektedir ki Kayıtsızlık İlkesi’nin
bazı dikkatsiz ifadeleri hüsranla sonuçlanmaktadır —tıpkı Goodman’ın  yeşil/mavi paradoksları göstermektedir ki yüklem veya nitelik atfet -meyi düzenleyen ilkenin ihtiyatsız ifadeleri hüsranla sonuçlanmakta-dır. Yine de gerçek şu ki biz sürekli olarak nitelik atfediyoruz ve bunu
da tamamen makul bir şekilde yapıyoruz. Ve şu da bir gerçek ki nor -mal akıl yürütmelerde düzenli olarak bir kayıtsızlık ilkesi kullanıyo-ruz ve bunu da hakkını vererek yapıyoruz. Bunu ayrıca bilimde de
kullanıyoruz— mesela istatistiksel mekanikte. 24 Bu yaratıklardaki herhangi bir inanç için bu ihtimaliyetin yakla-şık 0.5 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, onların bilişsel yete -neklerinin güvenilir olmasının ihtimaliyeti nedir? Pekâlâ, eğer benim
yeteneklerim güvenilir ise, inançlarımın hangi oranda doğru olması
gerekir? Cevap muğlak olacaktır; belki de mütevazı bir şart, bir gü -venilir bilişsel yeteneğin en azından yanlış olanların üç katı sayısınca
doğru inanç üretmesi gerektiği şeklinde olabilir: yeteneğin çıktısın -daki doğru inanç oranı en az 3/4’tür. Eğer öyleyse, bu durumda, onla -rın yeteneklerinin güvenilirliğin gerektirdiği ‘yanlış olanlara nazaran
doğru inançların (sayıca) üstünlüğünü’ üretmesinin ihtimali gerçekten  çok küçüktür. Mesela benim 1000 bağımsız
25 inancım varsa, bu inanç -ların üç çeyreğinin veya daha fazlasının doğru olmasının (bu şartlar
altındaki) ihtimali, 10-58 ’den daha az olacaktır. 26 Ve eğer ben sadece  100 inançlık mütevazı bir epistemik düzen çalıştırsam bile, onların
3/4’ünün doğru olmasının ihtimali, her birinin doğru olma ihtimali -nin 1/2 olduğunu göz önünde tutarsak, çok düşüktür, .000001 gibi bir
şey. Dolayısıyla bu yaratığın doğru inançlarının yanlış inançlarından
ciddi anlamda fazla çıkması şansı azdır. Buradan çıkarılacak sonuç,  bu yaratıkların bilişsel yeteneklerinin güvenilir olmasının ihtimal-dışı
olduğudur. Fakat elbette aynı şey bizim için de geçerlidir: onlara de -ğil bize mahsus olan P(R/N&E) de çok düşük olacaktır.
5.2 Argüman ve İndirgemeci Materyalizm Bütün bunlar, indirgemeci-olmayan materyalizmin durumunu gös-termektedir: P(R/N&E&indirgemeci-olmayan materyalizm) düşüktür.
P(R/N&E&indirgemeci materyalizm)’i, yani naturalizm ve evrim ve
indirgemeci materyalizm hesaba katıldığında R’nin ihtimaliyetini daha
kısa bir şekilde ele alabiliriz. İndirgemeci materyalizme göre, zihin -sel nitelikler, fiziksel niteliklerin karmaşık kombinasyonlarıdır; daha
kısaca, fiziksel niteliklerin karmaşık kombinasyonlarının bizzat ken -dilerinin de fiziksel nitelikler olduklarını kabul edersek, zihinsel ni -telikler tamamen fiziksel niteliklerdir. N&E ve indirgemeci materya -lizme göre, R’nin ihtimaliyeti nedir?
Burada, indirgemeci-olmayan materyalizmdekiyle aynı sonuç-ları elde ediyoruz. Niçin böyle olduğunu görmek için, yine o farazi
yaratıklar grubunun bir üyesinin herhangi bir inancını düşünün —mesela, Naturalizme gereğinden fazla değer verilmektedir  inancını.
Bu inanç, nöronsal bir olaydır, karmaşık şekillerde birbiriyle bağlan-tılı ve nöronların adet edindikleri tarzda ateşleme yapan bir nöronlar  kümesidir. Bu nöronsal olay çok sayıda NF niteliği sergilemektedir. Yine varsayabiliriz ki o, söz konusu türden bir yaratığın, söz konusu
şartlarda, söz konusu türden nöronsal yapılar barındırması için uyum
sağlayıcı anlamda yararlıdır. Olayın, sahip olduğu NF niteliklere sahip
olması, [çevreye] uyum-artırıcıdır, şöyle ki organizmanın, bu nitelik -lere sahip olması sayesinde, uyum sağlayıcı anlamında yararlı eylem -ler –mesela kaçma— icra etmesi sağlanmaktadır. Bu olay bir inanç
olduğu için, bu NF niteliklerin bir altkümesi, hep birlikte, onun ger -çekte sergilediği içeriğe sahip oluşunu teşkil etmektedir. Yani, inan -cın içeriği olan bir önerme mevcuttur; bu sebeple o inanç, ‘içeriği ola -rak o önermeye sahip olma’ niteliğine sahip olacaktır; ve bu nitelik,
yani “içeriği olarak falanca önermeye sahip olma” niteliği, o inancın
bir (kuşkusuz karmaşık) NF niteliği olacaktır.Şimdi, bu içeriğin doğru olma ihtimali nedir? Bu önermenin –her ne ise o— doğru olma ihtimali nedir? Cevap, halihazırda incelemiş
olduğumuz örnektekiyle aynıdır. Nöronsal yapının uygun davranış
tipine sebep olması için, elbette, içeriğin doğru olması zaruri değil -dir. NF niteliklerin bu şekilde uyum sağlayıcı tarzda düzenlenmesi -nin aynı zamanda o içeriğe sahip olmayı teşkil etmesi de öylesine/te -sadüfen olur. Fakat yine söyleyecek olursak, eğer bu içerik, yani bu
önerme doğru olursa, bu arama niyeti yokken şans eseri keşfetme ka-bilinden bir şey olacaktır; zira o pekâlâ yanlış da olabilirdi. Onun o
içeriğe sahip oluşunu teşkil edenler de dahil olmak üzere bu NF ni -telikler, uyum sağlayıcı davranışa sebep oldukları sürece uyum sağ -layıcı niteliklerdir. Ayrıca onlar, bizzat o içeriğe sahip olma niteliğini
de teşkil ederler; fakat uyum-sağlayıcılık açısından, o içeriğin doğru
olup olmadığı fazla önem taşımaz. Dolayısıyla o yaratıklara ait her -hangi bir inancı ele alın; (bu yaratıkların evrim yoluyla varlığa geldik -leri göz önünde tutulunca) o inanca sahip olmanın, uyum sağlayıcı ol -duğunu varsayabiliriz; onun NF nitelikleri, uyum sağlayıcı davranışa
sebep olurlar. Bu NF nitelikler, ayrıca, falanca içeriğe sahip olma nite -liğini de oluştururlar; fakat yeterince açıktır ki, (bu niteliklerin uyum
sağlayıcılığı bakımından), sebep oldukları o içeriğin doğru olup olma -dığı bir önem taşımaz. O doğru olabilir: peki kabul; fakat eşit derecede
yanlış da olabilirdi. Bu nitelikler, farklı içerik oluşturmuş olsaydı, dav -ranış açısından hâlâ aynı nedensel etkiye sahip olmuş olurlardı. Do -layısıyla bu inancın içeriğinin doğru olma ihtimali, yaklaşık 1/ 2 ora -nında olurdu, tıpkı indirgemeci-olmayan materyalizm örneğindeki gibi.
Ancak, eğer bu, söz konusu organizmanın bağımsız inançlarının her
biri için doğru ise, (N&E&indirgemeci materyalizm’de) bu yaratıkla -rın bilişsel yeteneklerinin güvenilir olma ihtimali düşük oranlı olmak
zorunda kalacaktır. O zaman şu ana kadar çıkarılması gereken sonuç
şudur ki N&E (materyalizm içeren N) göz önünde tutulunca, bu yara -tıkların güvenilir bilişsel yeteneklere sahip olmaları muhtemel değildir.

5.3 İtiraz
Doğru inançların, uyum sağlayıcı eylemi kolaylaştırdığı yeterince  açık değil midir? Yanlışlıkla aslanların dostça ve fazla gelişmiş ev ke -dileri olduklarına inanan bir gazel bu dünyada fazla uzun kalmaya -caktır. Aynı şey, 60 metrelik bir uçurumdan atlamanın, aşağıya doğru
yumuşak inişli hoş ve aheste bir seyahat olduğuna inanan bir kaya tır -manıcısı için de geçerlidir. Doğru inançların uyum sağlayıcı olması-nın, yanlış inançlara nazaran daha çok muhtemel olduğu bariz değil
midir? Daha genel olarak, doğru inançların başarılı olmasının yanlış  inançlara nazaran daha fazla muhtemel olduğu açık değil midir? New  York’tan Boston’a gitmek istiyorum: Boston’ın, New York’un güne-yinde olduğuna inanmaktansa, New York’un kuzeyinde olduğuna ina -nırsam oraya varmam daha muhtemel değil midir?
Evet, kesinlikle. Bu gerçekten de doğrudur. Fakat aynı zamanda  alakasızdır. Biz, eşyanın mevcut durumu hakkında soru sormuyoruz,  fakat eğer   hem evrim hem de (materyalizm içerdiği şeklinde yorum-lanan) naturalizm doğru olsaydı her şey nasıl olurdu, neye benzerdi,
onu soruyoruz . P(R/N&E) hakkında soru soruyoruz, P(R/eşyanın ger -çekte nasıl olduğu) hakkında değil. Hemen hemen herkes gibi ben de
bilişsel yeteneklerimizin ekseriyetle güvenilir olduklarına ve doğru inançların başarılı eylem doğurmalarının yanlış olanlardan daha fazla  muhtemel olduğuna inanıyorum. Fakat mesele bu değildir. Mesele şu-dur: eğer N&E doğru olsaydı, her şey nasıl olurdu? Ve bu bağlamda
biz, elbette, N&E’nin doğru olması halinde, her şey hâlâ nasılsa öyle  oldurdu diye bir varsayımda bulunamayız. Yani materyalizmin doğru  olması halinde, yanlış inançlardan çok doğru inançların başarılı eylem
doğurmasının daha muhtemel olmasının hâlâ geçerli olacağını varsa -yamayız. İşin gerçeği, eğer materyalizm doğru olsaydı, doğru inanç -ların başarılı eylem doğurması ve yanlış inancın başarısız eylem do -ğurması ihtimal dışı olurdu.
Burada şunu sorabilirsiniz: “Böyle bir şeyi niye düşünelim? Ma-teryalizmin bu meseleyle ne alakası var?” Alakası şu: biz normalde
doğru inancın başarılı eyleme yol açtığını düşünürüz, zira biz aynı  zamanda inançların eylemlere sebebiyet verdiğini (inançların, eylem -leri doğuran sebepler arasında bulunduğunu) da düşünürüz; ve  onla -rın içeriklerinden ötürü böyle düşünürüz. Bir bira istiyorum ve inanı -yorum ki buzdolabında bir tane var, ve bu inanç, benim buzdolabına
gitmemin nedenleri arasındadır. Bu inancın  içeriğinden  ötürü, onun  benim buzdolabına gitmeme sebep olduğunu düşünürüz; çünkü bu
inanç, buzdolabında bir bira olduğu şeklinde bir içeriğe sahiptir ve bu  inanç benim, mesela çamaşır makinesi yerine, buzdolabına gitmeme  neden olur. Daha genel olarak, bir B inancının içeriğinden ötürüdür
ki B, sebep olduğu davranışa sebep olur diye düşünürüz. Fakat şimdi farzedelim ki materyalizm doğrudur: o zaman, gör-düğümüz üzere, benim inancım, hem NF niteliklere hem de önerme -sel bir içeriğe sahip olan nöral bir yapı olacaktır. Ancak, içerik dola -yısıyla değil, NF niteliklerden ötürüdür ki inanç, sebep olduğu şeye
sebep olur. İşte o niteliklerden ötürüdür ki inanç, nöral dürtülerin il -gili taşıyıcı sinirlere doğru, oradan ilgili kaslara yolculuk etmesine,
bunun da kasların kasılmasına ve böylece davranış doğurmasına se -bep olur. Bu, söz konusu inancın içeriğinden ötürü değildir; inancın
içeriği, davranış bakımından inancın nedensel gücüyle alakasızdır.
Bir analoji düşünün. Ben torunumla top yakalamaca oynuyorum
ve mağrur bir hava atma teşebbüsüyle, topu çok sert bir şekilde fırla -tıyorum. Top onun kafasının üzerinden ıslıklayarak geçiyor ve kom -şunun penceresini parçalıyor. Açıktır ki top, kütlesi, hızı, sertliği,
hacmi, vb. şeylerden ötürü camı kırar. Kütlesi daha az olsaydı, daha
düşük bir hızda gitseydi, bir tüy demeti kadar yumuşak olsaydı, ve -saire, camı kırmazdı. Eğer “Cam neden topun kendisine vurmasıyla
parçalandı” diye sorarsanız, doğru cevap, topun o niteliklere sahip ol -masını da içerecektir (ve elbette bunun yanı sıra, camın belli bir kırı-labilirlik derecesini, gerilime dayanıklılığını vb. şeyleri de içerecektir).
Olur ya, top bir doğum günü hediyesiydi; fakat top, bir doğum günü
hediyesi olmasından veya Sears and Roebuck’tan satın alınmış olma -sından veya 10 TL’ye mal olmasından ötürü camı kırmaz. Sam, bele -diye başkanı olmasından ötürü, şehir yöneticisini işten çıkarma hak -kına sahiptir, eşine iyi davranan biri olmasından ötürü değil. Aquinas,
zekası, vukûfiyeti ve muazzam çalışma ve üretiminden ötürü büyük  bir filozoftur, “Aptal Öküz” diye adlandırılmasından ötürü değil. 27 Bu tür örneklerin sonsuz sayıda çoğaltılabileceği yeterince açıktır.
ateryalizme ve inanç içeriğine geri dönersek, o zaman, B inan-cının, içeriğinden ötürü değil, NF niteliklerinden ötürüdür ki bu inanç
sebep olduğu davranışa sebep olmaktadır. B’nin NF nitelikleri ara -sında, ahenkli çalışan birçok nöron içerme niteliği gibi nitelikler bu -lunmaktadır: günümüz biliminden öğrendiğimiz üzere, bu nöronlar
taşıyıcı sinirler vasıtasıyla ilgili kaslara bir sinyal göndermekte ve o
kasların kasılmasına ve dolayısıyla da harekete sebep olmaktadırlar.
İşte bu NF niteliklerinden ötürüdür ki bu, o kasların kasılmasını sağ -lar. Şayet bu inanç, aynı NF niteliklere fakat farklı içeriğe sahip olmuş
olsaydı, davranış/hareket üzerinde aynı etkiye sahip olurdu.
Diyelim ki siz şunu iddia ediyorsunuz: (1)  Eğer B inancı aynı NF niteliklere fakat farklı içeriğe sahip ol-saydı, o yine de hareket/davranış bakımından aynı nedensel etkilere
sahip olacaktı;fakat o, aynı NF niteliklere ve farklı içeriğe sahip olmuş  olamazdı .
(1) sadece karşıtolgusal ( counterfactual ) değildir, [aynı zamanda] kar -şıt-mümkündür ( counterpossible). Eğer içerik olarak C’ye sahip olma
niteliği, nörofizyolojik nitelikleri müteakiben ortaya çıkıyorsa, o za -man, (güçlü bağımlı-ardıllık göz önünde tutulursa), geniş mantıksal
anlamda C’ye eşdeğer bir nörofizyolojik nitelik olacaktır; dolayısıyla,
(1)’in önbileşeninin geçerli olması o kadar da mümkün olmayacaktır.  Karşıtolgusalların her zamanki semantiği göz önünde tutulursa, çıka-rılacak sonuç, (1)’in doğru olduğudur; evet, ama aynı önbileşene sa -hip herhangi bir karşıtolgusal da doğru olacaktır, örneğin şu da dahil:
(2) Eğer B, aynı içeriğe fakat farklı nörofizyolojik niteliklere sa-hip olmuş olsaydı, B, davranış bakımından aynı nedensel etkilere sa -hip  olmazdı.
Tamam. Fakat karşıtolgusalların her zamanki semantiği doğru mu-dur? Burası, bu oldukça girift meseleyi ele almanın pek de yeri de-ğil, fakat alsına bakılırsa (bana göre) o, doğru değildir. “Eğer 2, 3’ten
büyük olsaydı, o zaman 3, 2’den küçük olurdu” [önermesi] doğrudur;  “eğer 2, 3’ten büyük olsaydı, o zaman 3, 2’den büyük olurdu” doğru
değildir. “Eğer 2, 3’ten büyük olsaydı, o zaman ay, yeşil peynirden  yapılmış olurdu” doğru değildir. Tanrı’nın zorunlu olarak alim-i mut -lak olduğu göz önünde tutulduğunda bile, ‘eğer Tanrı alim-i mutlak
olmasaydı, kendisinin var olmadığını bilirdi’ [önermesi] doğru değil -dir. Ben Gödel’in yanlışlığını ispat etseydim, bütün mantıkçılar şaşı -rıp kalırdı; “eğer ben Gödel’in yanlış olduğunu ispat etseydim, man -tıkçılar sıkıntıdan esnerdi” [önermesi] yanlıştır.
Üstelik, filozoflar düzenli ve oldukça haklı olarak kendi görüşleri  lehine tartışırken karşıtolgusalları kullanırlar. Benim gerçekte ne ol -duğum, anlık kişi safhaları kümesinin bir üyesidir şeklindeki felsefi
görüşü düşünün. Biri, şunun hakikatine işaret ederek bu görüş aley -hine tartışmaktadır:
(3) Eğer bu doğru olsaydı, bir andan önce vuku bulan herhangi bir  şeyden sorunlu olmazdım (yeni bir yasal savunma stratejisi?)
Her ne kadar söz konusu görüş, şarta bağlı değilse de (noncontin -gent ) –zorunlu olarak doğru veya zorunlu olarak yanlış ise— bu kar-şıt-mümkünün doğru, ve onun çifti olan
(4) Eğer bu doğru olsaydı, ben bir andan önce vuku bulan çoğu  şeyden sorumlu olurdum [önermesini] de yanlış kabul edersiniz. Bir
dahil olmazdı; bir materyalist iddia edebilir ki eğer (interaktif) dua -lizm doğru olsaydı, gayr-i maddi bir cevher, katı, ağır ve kütlesel dün -yada (makul olmayan bir tarzda) etki yaratırdı. Bu karşıtolgusallardan
birinin önbileşeni imkansızdır; ancak her ikisi de materyalistler ve du -alistler arasındaki münakaşada münasip bir şekilde kullanılmaktadır.
(1)’in doğruluğu bize, B’nin, A eylemine, sahip olduğu içerikten  ötürü neden olmadığını düşünmemiz için bir sebep sunmaktadır. An -cak, dediğim gibi, burası, karşıt-mümkünlerle ilgili nasıl bir akli yol
takip edileceği şeklindeki çözülmesi zor meseleye dalmanın yeri de -ğildir; bu, bizi konudan bayağı uzaklaştırır. Fakat meselemizi de doğ -rudan ele alabiliriz: içeriğinden dolayı mı B, A’ya sebep olur? Bence,
cevap, açıkça, onun öyle olmadığıdır. B, nörofizyolojik niteliklerinden  ötürü, A’ya sebep olur; işte o niteliklerden dolayıdır ki B ilgili sinirler  vasıtasıyla ilgili kaslara sinyal gönderir, böylece onların kasılmasına  ve dolayısıyla da A’ya sebep olur. Sebep olduğu şeye sebep olması,
onun o C içeriğine sahip olmasından ötürü değildir. Bir defa daha: N&E’nin doğru olduğunu farzedin. O zaman ma-teryalizm, ya indirgemeci ya da indirgemeci-olmayan formunda doğru
olurdu. Her iki durumda da temelde yatan nöroloji, uyum sağlayıcı -dır ve inanç içeriğini belirler. Fakat her iki durumda da bu nöroloji
tarafından belirlenen içeriğin doğru olup olmadığı, davranışın (veya o davranışa sebep olan nörolojinin) uyum sağlayıcılığı açısından bir önem arzetmez.
28

6. Diğer Öncüller
Şimdi, bir sonraki adım için hazırız: P(R/N&E)’nin düşük oldu-ğunu gören naturalist, R için ve kendi bilişsel yeteneklerinin güveni -lir olduğu şeklindeki önerme için bir  çürütene (defeater) sahiptir. Sa -hip olduğum bir B inancına dair bir çürüten —en azından bu tür bir
çürüten
29
— edindiğim bir başka B* inancı olacaktır, öyle ki B* inan-cına sahip olduğum göz önünde tutulunca, ben artık aklen B inancına  sahip olamam. Örneğin, ben bir tarlaya bakıyorum ve bir koyun ol -duğunu düşündüğüm bir şey görüyorum. Siz yanıma gelip kendinizi  tarlanın sahibi olarak tanıtıyorsunuz ve bana o tarlada hiçbir koyu -nun olmadığını, benim gördüğüm şeyin aslında bu mesafeden bakınca  bir koyundan ayırt edilemeyen bir köpek olduğunu söylüyorsunuz.  Sonra ben, gördüğüm şeyin bir koyun olduğu inancından vazgeçiyo -rum. Başka bir örnek: tanıtım kitapçığının verdiği bilgiye dayanarak,  ben, Aberdeen Üniversitesi’nin 1695 yılında kurulduğu inancını oluş -turuyorum. Siz, üniversitenin halkla ilişkiler müdürü olarak mahcup  eden doğruyu söylüyorsunuz bana: bu tanıtım kitapçığı, üniversitenin  kuruluşu için yanlış tarih verme konusunda kötü bir şöhrete sahiptir.
(Gerçekte üniversite 1495 yılında kurulmuştur. ) Benim, üniversite -nin 1495’de kurulduğuna dair yeni inancım, eski inancım için bir  çü -rütendir. Aynı şekilde, eğer naturalizmi kabul eder ve P(R/N&E)’nin  düşük olduğunu görürsem, o zaman benim R için bir çürütenim var demektir; artık ben bilişsel yeteneklerimin güvenilir olduğuna makul
bir şekilde inanamam. Dolayısıyla argümanın ikinci öncülü ortaya çıkıyor: (2) N&E’yi kabul eden (inanan) ve P(R/N&E)’nin düşük oldu-ğunu gören herkesin R için bir çürüteni vardır.
Mesele, N&E’ye inanan birinin, makul bir şekilde inanmak için R  hakkında yeterli  kanıtının olmadığı değildir. Gerçek şu ki R için ka -nıta  ihtiyacım  yok. Ve bu, iyi bir şeydir, çünkü R için kanıt elde et-mek mümkün değildir, en azından eğer onun hakkında herhangi bir
kuşkum varsa. Zira farzedin ki ben bir argüman düşünüp tasarladım  ve bu argümana dayanarak R’nin gerçekten doğru olduğuna inanmaya
başladım. Açıkça bu anlamlı bir prosedür değildir; o argümana daya -narak R hakkında ikna olabilmek için, elbette ben argümanın öncül -lerine inanmak ve ayrıca eğer o öncüller doğruysa o zaman sonuç da doğrudur diye inanmak zorundayım. Ancak bunu yaparsam, ben za -ten R’nin doğru olduğunu varsayıyorum demektir, en azından, bende
argümanın öncüllerine inancı ve eğer öncüller doğruysa, sonuç da öy -ledir şeklindeki inancı doğuran yetenekler veya süreçler için böyle. Be -nim R lehine bir argümanı veya onun lehine herhangi bir kanıtı kabul etmem, açıkça, benim R’ye inanıyor olmamı önceden varsaymakta -dır; böylesi herhangi bir prosedür, fasit derecede dairesel olacaktır.Dolayısıyla, benim bilişsel yeteneklerim güvenilirdir şeklindeki  inancım, kendisi için bir kanıt veya argümana ihtiyaç duymadığım bir inançtır—yani, ona inanmada rasyonel olmak için kanıta veya argü -mana ihtiyacım yoktur. Onun hakkında hiçbir kanıt veya argümanım olmasa bile, ben ona inanmada tamamen ve büsbütün makul olabili -rim. Bu bir inançtır, öyle ki bu inanca en  temel şekilde yani inandı -ğım başka şeylerden kaynaklanan argüman veya kanıta dayanmaksızın sahip olmak makul bir şeydir. Fakat bu demek değildir ki ona yönelik  bir çürütene sahip olmak imkânsızdır. Bir inanç tam anlamıyla temel ( properly basic ) olsa bile, o hala çürütülebilir. Tarladaki koyun hak -kında verdiğim yukarıdaki örnekte, benim ilk inancım, varsayabili -riz ki temel inanç idi ve tam anlamıyla öyle idi; yine de onun için bir çürüten elde ettim. Aynı şeyi göstermek için işte size başka bir meşhur örnek: siz ve ben güney Wisconsin’den arabayla geçiyoruz; ben güzel bir ahıra  benzeyen bir şey görüyorum ve  Bak işte bu güzel bir ahırdır inan-cını oluşturuyorum. Üstelik bu inancı temel yolla benimsiyorum; bu
inancı, inandığım diğer önermelerden kaynaklanan bir kanıta dayalı  olarak kabul ediyor değilim. Sonra siz bana, bütün bu bölgenin, yerel sakinleri tarafından kendilerini daha müreffeh göstermek gibi kuşku  doğuran bir çabanın sonucu olarak inşa edilmiş (ve otoyoldan bakınca  gerçek ahırlardan ayırt edilemeyen) cepheden ahır görüntüleriyle dolu olduğunu söylüyorsunuz. Eğer size inanırsam, o zaman benim, gör -düğüm şeyin güzel bir ahır olduğu şeklindeki inancım için bir  çürü -tenim var demektir, her ne kadar benim çürütülen inancı temel yolla benimsemem rasyonel olsa da. Bu sebeple, B inancını temel yolla be -nimsemek rasyonel olduğu zaman bile, B inancı için bir çürüten elde
etmek tamamen mümkündür. Ve işte bu, ben N&E’ye inanıp P(R/N&E)’nin düşük olduğunu gör-düğümde ortaya çıkan bir şeydir: R için bir  çürüten elde ediyorum.
Ben artık R’yi rasyonel bir şekilde kabul edemem; onun hakkında  agnostik olmalıyım veya onun yanlışlığına inanmalıyım. Bir analoji düşünün. Farzedin ki bilişsel güvenilirliği tahrip eden bir ilaç var — buna XX adını verelim. Ben biliyorum ki XX’i yutanların % 95’i, yut -tuktan sonraki iki saat içinde bilişsel olarak güvenilmez hale geliyor -lar ve sonra doğru önermelerden çok yanlış önermelere inanıyorlar.
Yine farzedin ki ben, hem iki saat önce XX yuttuğuma ve hem de
P(R/ben iki saat önce XX yuttum)’un düşük olduğuna inanmaya baş -ladım; birlikte alındıklarında, bu iki inanç, benim başlangıçtaki ‘bi -lişsel yeteneklerim güvenilirdir’ şeklindeki inancım için bir  çürüten verir.30 Dahası, bilişsel yeteneklerimin güvenilir olduğunu göstermek
veya ileri sürmek için diğer inançlarımın hiçbirine başvuramam. Me -sela ben, bilişsel yeteneklerim geçmişte daima güvenilir idi veya şu  anda bana güvenilir gözüküyorlar şeklindeki inancıma müracaat ede -mem; bu türden diğer herhangi bir inanç, şu anda R’nin olduğu kadar şüphelidir veya yanlışlık riskine maruz kalmıştır. Bu türden diğer her -hangi bir B inancı, benim bilişsel yeteneklerimin bir ürünüdür: fakat o zaman, bunu kabul ederken ve R hakkında bir çürütene sahip olur -ken, ben aynı zamanda B hakkında da bir çürüten e sahibim demektir.İtiraz: niçin öncül (2)’nin doğru olduğunu düşünelim ki? Bu formda olan bazı önermeler doğrudur, fakat bazıları da doğru değildir. İnanı -yorum ki ben XX yuttum, ve benim güvenilir olma ihtimalim, benim XX yuttuğumu hesaba katarsak, düşüktür; bu ise bana, benim güve-nilir olduğum şeklindeki önerme hakkında bir  çürüten vermektedir. Fakat ben ayrıca inanıyorum ki benim Michigan’da yaşıyor olma ihti -malim, dünyanın güneş etrafında döndüğü göz önünde tutulunca, dü-şüktür ve ben inanıyorum ki yeryüzü güneş etrafında dönmektedir; bu ise bana, benim Michigan’da yaşadığıma dair inancım hakkında
bir çürüten vermiyor. N&E ve R olayının, ikinciden daha çok birin-ciye benzediğini niye düşünelim ki?
31

Cevap: tamam, o formda olan her önerme doğru değildir; fakat bu
bahsettiğim önerme doğrudur. Bence burada mesele edilen şey, daha
başka neye inanıyorum sorusudur (daha doğrusu, başka ne vardır ki
ben ona inanıyorum ve ben bu bağlamda meşru bir şekilde ona daya -narak sonuç çıkarabiliyorum sorusudur). Eğer benim,

(a)  Michigan’da yaşıyor olmam
ile alakalı olarak bildiğim tek şey, bunun,
(b) Dünya güneş etrafında dönüyor
önermesi göz önünde bulundurulunca, ihtimal dışı olduğu ise, o
zaman benim (b) inancım ve (a)’nın (b) açısından ihtimal dışı olması,
bana (a) için bir çürüten verecektir. Fakat elbette ki ben bundan daha
fazlasını biliyorum: mesela, ben Michigan’da bulunan Grand Rapids’de
yaşıyorum. Ben, doğru bir biçimde, sadece (b)’ye dayanarak değil, daha
fazla şeye dayanarak sonuç çıkarırım, ki bunlardan bir kısmına göre
(a)’nın ihtimali 1(bir)dir. Fakat şimdi N&E ve R hakkında düşünün.
P(R/N&E)’nin düşük olduğunda hemfikiriz. Ben N&E’ye ilaveten, X
diye başka bir şey biliyor muyum, öyle ki ben (a) X’e dayanarak uy -gun bir biçimde bir sonuç çıkarabileyim ve (b) P(R/N&E&X) yüksek olsun? İşte bu … şartlılandırma [doğru olması şartıyla bir önermeye
dayanarak sonuç çıkarma] problemidir ( conditionalization problem).
Bu da bizi üçüncü öncüle getirmektedir:  (3) R için bir  çürüteni olan herkesin, sahip olduğunu düşündüğü,  N&E de dahil, diğer herhangi bir inanç için bir çürüteni vardır. 31   Bu itiraz, Trenton Merricks tarafından dillendirilmiştir. Onun “Conditional Probability and Defeat” James Beilby, ed., Naturalism Defeated? (Ithaca: Cornell University Press, 2002 içinde) adlı makalesini ve benim aynı ciltteki cevabım “To Merricks”’i karşılaştı -rınız.(3) hayli açıktır. Eğer R için bir çürüten iniz varsa, bilişsel yetenek-leriniz tarafından üretildiğini kabul ettiğiniz herhangi bir inanç için, yani bilişsel yeteneklerinizin bir hükmü olan herhangi bir inanç için
de bir  çürüteniniz olacaktır. Fakat sizin de keşfettiğinizden eminim  ki inançlarınızın hepsi, sizin bilişsel yetenekleriniz tarafından üretil -mektedir. Bu sebeple, sahip olduğunuz herhangi bir inanç için bir çü -rüteniniz vardır. Yine de benimsediğiniz her bir inanç için bir çürütene sahip oldu-ğunuzu fark etseniz bile, inançlarınızın hepsinden veya hatta belki de  herhangi birinden vazgeçmeniz muhtemel değildir. Olabilir ki siz gün -lük faaliyetlerinizin sıcağı ve baskısı altında, örneğin, arkadaşlarınızla poker oynarken veya bir ev inşa ederken veya bir uçurumu tırmanır -ken, R’yi gerçekten reddedemezsiniz. East Buttress of El Capitan’ın 150 metre yüksekliğindeki kayalık yüzeye halatsız bir şekilde sıkıca sarılırken (free soloing  yapıyorsunuz), mesela tümevarım hakkındaki dışlayıcı Hume’cu düşünceleri düşünemezsiniz. (Kendinizi şunu söyler -ken bulamazsınız: “Evet, tabiatıyla, eğer ayağım kayarsa, hızlıca yere çarpacağım ve o kayalıklarda parçalanacağıma inanmadan edemem, ama [kısa süreli, alaycı, kendini aşağılayıcı tebessüm eşliğinde] şunu da biliyorum ki benim bu inanç için bir  çürütenim var ve dolayısıyla onu fazla ciddiye almamalıyım.”) Fakat çalışma odanızın dingin ve düşünce yüklü atmosferinde siz, aslında vaziyetin bu olduğunu görü -yorsunuz. Elbette aynı zamanda anlıyorsunuz ki sizi bu konuma sü -rükleyen düşüncelerin kabul edilebilirliği reddedilebilirliğinden daha fazla da değildir; sizin, kendinizi inanıyor bulduğunuz her ne varsa onun için evrensel bir  çürüteniniz var. Bu gerçekten ezici bir şüphe -ciliktir ve naturalistin kendini adadığı şüphecilik de budur.
Argümanın son öncülü şudur:

(4) Eğer N&E’yi kabul eden biri bu suretle N&E için bir  çürü -ten  elde ediyorsa, o zaman N&E kendi kendini çürütendir ve ma-kul bir şekilde benimsenemez.
Bu durumda argümanın bütünü, aşağıdaki gibidir:
(1) P(R/N&E), düşüktür.
(2) N&E’yi kabul eden (inanan) ve P(R/N&E)’nin düşük oldu-ğunu gören herkesin R için bir çürüteni  vardır.
(3) R için bir çürüteni olan herkesin, sahip olduğunu düşündüğü,
N&E de dahil diğer herhangi bir inanç için bir  çürüteni  vardır .
(4) Eğer N&E’yi kabul eden biri, bu suretle N&E için bir çü -rüteni elde ediyorsa, o zaman N&E kendi kendini çürütendir ve makul bir şekilde benimsenemez.
Sonuç: N&E makul bir şekilde benimsenemez.Bu argüman göstermektedir ki eğer N&E’yi kabul eder ve P(R/N&E)’nin düşük olduğunu görürseniz, o zaman sizin N&E için bir çü -rüteniniz, onu reddetmek için bir sebebiniz, ondan kuşkulanmak veya onun hakkında agnostik olmak için bir nedeniniz vardır. Elbette ki çürütenlerin kendileri de çürütülebilir; öyleyse, bu çü -rüten için bir  çürüten edinemez misiniz —yani bir  çürüten-çürüteni ? Belki biraz bilim yaparak—örneğin, o kişinin yeteneklerinin gerçek-ten güvenilir olduğunu bilimsel yolla belirleyerek? [Veya] bir çekap
için MIT bilişsel-güvenilirlik laboratuvarına gidemez mi?
32 Açıkça bu, işe yaramaz. Belli ki izlenecek bu yol, onun yeteneklerinin güvenilir olduğunu ön-varsayacaktır; o, MIT diye bir şeyin olduğuna, oradaki bilim adamlarına danıştığına ve onların da kendisine bilişsel sağlığına dair temiz kağıdı verdiğine, vesaire, inanmada kendi yeteneklerinin doğruluğuna dayanıyor olacaktır. Büyük İskoç filozof Thomas Reid bunu şöyle ifade etmişti: Eğer insanın dürüstlüğü şüpheli hale getirilirse, o kişi ister dürüst olsun ister olmasın, onun sözüne atıfta bulunmak gülünç olacaktır.  Aynı saçmalık, ister ihtimalci ister kanıtlayıcı olsun, herhangi bir tarz  akıl yürütme yoluyla aklımızın hatalı olmadığını ispat etmeye kalkış -makta da bulunur, zira zaten sorun edilen hususun kendisi akıl yürüt-menin güvenilip güvenilemeyeceğidir. 33 O kişinin, R lehine argüman ileri sürebileceği makul bir yol var
mıdır? Nasıl yapabileceğini görmek zor. Üretebileceği herhangi bir ar-gümanın öncülleri olacaktır; iddiasına göre, bu öncüller kendisine, R’ye  inanması için iyi bir sebep sunmaktadır. Fakat elbette onun elinde, R  için sunduğu öncüllerin her biri için aynı  çürüten bulunmaktadır ve
o, eğer argümanın öncülleri doğru ise, o zaman sonuç da doğrudur  şeklindeki inanç için de aynı  çürütene sahiptir. Bu sebeple öyle gö -züküyor ki bu  çürüten, çürütülemez. Naturalist evrim, taraftarlarına,  inançlarımızın ekseriyetle doğru olduğundan kuşkulanmaları için bir
neden sunmaktadır; muhtemeldir ki onlar ekseriyetle yanlıştır. Eğer  öyleyse, onların ekseriyetle yanlış olamayacaklarını  ileri sürmek  işe  yaramayacaktır; zira bilişsel yeteneklerimiz hakkında genelde güven -sizlik duymamızın sebebi, o argümanın işe yarar olduğuna dair inanç
üreten yeteneklere güvensizlik duymak için de bir sebep olacaktır.
33   T. Reid, “Essays on the Intellectual Powers of Man,” Ronald Beanblossom ve Keith
Lehrer (ed.), Thomas Reid’s Inquiry and Essays  (Indianapolis: Hackett Publishing Co.,
1983) içinde, s.276.

Dolayısıyla bu  çürüten, çürütülemez. Böylece N&E tutkununun,
N&E için çürütülemez bir  çürüteni bulunmaktadır. Şu halde N&E,
makul bir şekilde benimsenemez —en azından, kendisine bu argü-man hakkında bilgi verilen ve N&E ile R arasındaki bağlantıları gö-ren biri tarafından benimsenemez.
Sonuç Olarak İki Yorum
İlk olarak, öncül (2) üzerine bir yorum, ki bu öncüle göre, N&E’yi
kabul eden (inanan) ve P(R/N&E)’nin düşük olduğunu gören herkesin
R için bir çürüteni vardır. İmdi, barizdir ki N&E’ye inanan bir kimse,
aynı zamanda diğer birçok önermeye de inanmaktadır. Muhtemelen
o diğer önermelerin bir kısmı öyle önermelerdir ki  onlara  inanmasın -dan ötürü o kişi N&E’ye inandığında R için bir çürüten elde etmiyor.
Belki de o, P(R/N&E)’nin düşük olmasının ve N’nin tehdidi altında
bulunan R’nin çürütülmesine yönelik bir  çürüten-saptırıcıya (defeater-deflector) sahiptir. Bu vuku bulabilirdi, eğer, örneğin, ‘P(R/N&E&X)  düşük değildir’ şeklinde, onun ayrıca inandığı bir X önermesi olsaydı.  İşte size bir çürüten-saptırıcı örneği: birkaç paragraf geride verdiğimiz  tarladaki koyun örneğine dönelim. Ben tarlada bir koyun olduğunu  düşündüğüm bir şey görüyorum: tarlanın sahibi çiftçi yanıma geliyor ve bana o tarlada hiç koyun bulunmadığını söylüyor; fakat kendisinin,
bu mesafeden bir koyuna benzeyen bir çoban köpeği olduğunu da ek -liyor. Bu bana bir çürüten veriyor. Fakat farzedin ki çiftçinin hanımı  daha önceden bana kocasının koyunlar ve çoban köpekleri hakkında  bir ruh hali geliştirdiğini ve herkese, sıklıkla bulunmasına rağmen,  tarlada hiç koyun bulunmadığını söylediğini anlatmış olsun. Hanımın  bana bunu söylemesi, bir çürüten-saptırıcıdır: çünkü ben onun söyle -diklerine inanıyorum ve koyunlar ve çoban köpekleri hakkında çift -çinin yaptığı yorumlar, benim bir koyun gördüğüme dair inancım için bir çürüten —yani aksi takdirde çiftçinin söylediklerinin bana vermiş olacağı bir çürüten— sunmuyor.  N&E ve R’ye geri dönersek, N&E’nin ve P(R/N&E)’nin düşüklü-ğünün tehdidi altında olan R’nin çürütülmesine karşı bir çürüten-sap -tırıcı var mıdır? “P(R/N&E&X) düşük değildir” şeklinde naturalistin  sahip olabileceği bir X inancı var mıdır? Pekâlâ, varmış gibi gözükü -yor kesinlikle: bizatihi R hakkında ne diyeceğiz? Bu muhtemelen na -turalistin inandığı bir şeydir. P(R/N&E&R), kesinlikle düşük değil -dir; o[nun ihtimali] 1’dir. Fakat elbette ki R’nin kendisi, burada, bir
çürüten-saptırıcı olmak için uygun bir aday değildir. Eğer A inancının
kendisi, A’nın farzedilen bir çürüteni için çürüten-saptırıcı olabilirse,
hiçbir inanç asla çürütülemez.
34 Hangi inançlar, tam anlamıyla çürü-ten-saptırıcı olarak işlev görebilir türdendir? Hangi inançlar bu bağ -lamda kabule şayandır —yani, hangi X inançlar öyledir ki eğer P(R/
N&E&X) düşük değilse, X, bu durumda “R ve N&E ve  P(R/N&E)
düşüktür” için bir çürüten-saptırıcı olur. İşte bu,  Şartlılandırma  (c on -ditionalization) Problemi ’dir.
35 Tam bir cevap vermek kolay değil, fa -kat en azından şunu diyebiliriz (burada Naturalism Defeated? ss.224-225’i takip ediyorum ). İlk olarak, ne R’nin kendisi ne de ona eşdeğer
olan herhangi bir önerme (mesela,  (R v (2+1=4))&-(2+1=4) ), burada
bir çürüten-saptırıcı olarak makbuldür. İkinci olarak, R’nin, naturalis -tin inandığı diğer P önermeleriyle birleşimi —mesela, (2+1=3) & R—  çürüten-saptırıcı olmayacaktır, eğer P’nin bizzat kendisi öyle değilse;  daha genel olarak söylersek, R’yi gerektiren P önermeleri, çürüten-sap -tırıcı olmayacaktır, eğer R’nin P’den atılmasının sonucu,


 (İçerik ve Doğal Seleksiyon)
isimli makaleme yönlendireceğim.İkinci nihai yorum: bu argümanın, biraz daha zayıf öncülleri olan
birazcık farklı bir versiyonu bulunmaktadır; bazıları o versiyonu ora -daki izah bakımından daha cazip bulabilirler.38  Benim yukarıda sun -duğum argüman, “P(R/N&E) düşüktür” önermesini bir öncül olarak  içinde barındırır: bizim ve yeteneklerimizin evrim yoluyla varlığa çık -tığı önermesi ve naturalizm göz önünde bulundurulduğunda, bilişsel yeteneklerimizin güvenilir olması muhtemel değildir. Burada biz biliş -sel yeteneklerimizin  hepsinden  bahsediyoruz. Fakat belki de aralarında
yapılması gereken ilginç ayrımlar bulunur. Belki de N&E hesaba katı -lınca bazılarının güvenilir olması diğerlerinden daha az muhtemeldir. Belki de hayatta kalma ve üremekle alakalı gözüken inançları üreten o yeteneklerin güvenilir olması, diğer türden inançlar üreten yeteneklere nazaran daha muhtemeldir. Mesela, birileri, algısal inançların uyum sağlayıcı davranışla alakalı olma ihtimalinin, örneğin sanat eleştirisi 37   Philosophy and Phenomenological Research ’te yakında yayınlanacak. Bu makalede ben
çağdaş zihin felsefesinden alınan çeşitli teorilerin, R için beliren çürütenine bir çürü -ten-saptırıcı olarak hizmet edip edemeyeceğini araştırıyorum. İşlevselciliği ve birkaç
içerik teorisini inceliyorum ve hiçbirinin bu amaca hizmet edemeyeceğini ileri sürü -yorumveya post-modernizm veya sicim teorisi hakkındaki inançlara nazaran, daha yüksek olduğunu düşünebilir. Dolayısıyla  metafiziksel inançları bir düşünün —örneğin, dünyamızın nihai tabiatı hakkındaki inanç -lar, hem somut hem soyut nesnelerin var olup olmadığına dair inanç -lar, (eğer varsa) soyut nesnelerin tabiatı hakkındaki inançlar ve Tanrı gibi bir zatın olup olmadığı hakkındaki inançlar. Metafiziksel inanç -lar, hayatta kalmak ve üremeyle alakalı gözükmemektedirler. Ve el -bette naturalizm tam da böylesi bir metafiziksel inançtır. Bu inanç, hayatta kalma ve üremeyle alakalı gözükmüyor: bu inanç, ‘naturalizm doğrudur’ inancını benimseme yoluyla üretkenlik ümitleri artırılan  Genç Ateistler Klübü’nün gerektiğinde kullanılan bir ögesidir sadece.
İmdi, metafiziksel inançlar üreten bir yetenek (veya alt-yetenek),  her ne ise o, düşünün ve onu ‘M’ diye adlandırın. Şimdi şu soruyu  sorabiliriz: N&E’yi kabul edersek, M’nin güvenilir olma ihtimali ne -dir? P(MR/N&E) nedir? (burada MR, ‘metafiziksel inançlar güveni -lir bir şekilde üretilmektedir ve ekseriyetle doğrudurlar’ önermesidir). Bazı insanlar, bu ihtimalin açıkça düşük olduğunu düşünebilirler, P(R/
N&E) hakkında o kadar emin olmasalar bile. Eğer meseleyi bu şekilde
düşünüyorsanız, size, argümanın ilk öncülünü
(1*) P(MR/N&E) düşüktür
öncülüyle değiştirmenizi teklif ediyorum; diğer her şey önceki
gibi kalabilir.
---------.--------[Özetlersek, burada] bilim ile teistik inanç arasında derin bir uyu-mun olduğunu; bilimin, naturalizmden çok teizmle daya iyi uyuştu-ğunu iddia ettim. Naturalizme dönersek, açıkçası bilim ve naturalizm
arasında yüzeysel bir uyum vardır, bunun tek sebebi çok sayıda natu -ralistin, bilimin naturalizm tapınağında bir sütun olduğu iddiasının tel -lallığını yapması olsa da. Bu bölümde öne sürdüğüm gibi, onlar yanılgı

içindedirler: bir kimse, hem naturalizmi hem de günümüz evrim teo -risini makul bir şekilde benimseyemez; inançların bu kombinasyonu,
kendi kendini çürütmektedir. Fakat o zaman, naturalizm ile günümüz
biliminin en önemli iddialarından biri arasında derin bir çatışma var -dır. Bu sebeple benim ulaştığım sonuca göre, bilim ile teistik inanç
arasında yüzeysel/zahirî bir çatışma, ama derin bir uyum vardır; fa -kat bilim ile naturalizm arasında ise yüzeysel/zahirî bir uyum ve derin
bir çatışma vardır. Naturalizmin en azından bir yarı-din olduğunu göz
önünde tutunca, gerçekten de bir bilim-din çatışması vardır, tamam;
ama bu çatışma, bilim ile teistik din arasında değildir: çatışma, bilim
ile naturalizm arasındadır. İşte burası, çatışmanın bulunduğu yerdi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder